Vukuat-ı Adiyeden
Hayat...
Adeta bir savaş alanı. Büyük güçler kendi oyunlarını kurarken, bizler üç maymunu oynuyoruz.
Öyle değil midir?
Futbolda topun asla beklediğimiz yere gitmediği gibi hayatın karşımıza çıkardıklarına¹ her daim hazırlıksız yakalanan insanoğlu, kaybettiği her şeyi fark ederken, maalesef kendini kaybettiğini anlayamazmış²!
O halde günümüz dünyasının portresine baktık ve bu çağ, doğruyu söyleyenin değil, susanın; yanlışa itiraz edenin değil, görmezden gelenin; haklıyı savunanın değil, güçlüyü koruyanın; dik duranın değil, eğilip bükülenin; düşünenin değil, sorgusuz itaat edenin; dalkavuk ve omurgasız olanın makbul olduğu lanetli bir çağdır³, diyebilir miyiz?
Adına 21. Yüzyıl, uzay çağı, modern çağ, dijital dünya, bilişim çağı, global, küresel vs. diyoruz, okuyunca kulağa hoş gelse de, hepsi boş, laf-ı güzaf!
Bakın,
Dünyadaki her şey neden bu kadar kötü, insanlar neden durmadan birbirlerine kötülük yapıyorlar, neden acı çektiriyorlar?... Hem, insanın kendisi kötü iken, kötülüğü nasıl düzeltebilir?⁴
Acaba!
Dünya kötülük yapanlar tarafından değil de,seyredip hiçbir şey yapmayanlar tarafından mı yok edilecektir⁵, diyenler haklı olabilirler mi?
Bu lanet çağdan çarpık düzenden en çok etkilenen bir ülkeyiz.Bakınız toplumsal bir çürüme yaşanıyor; doğrular ve eğriler yer değiştiriyor. Türkiye nüfusunun ’u Müslüman olarak bilinirken, bu inançlı kesim dahi neye, nasıl inanacağını şaşırmış durumda.
Günümüz Türkiye'sini kimin yönettiğine baktığımızda, İslami iktidarın tarikatlar, cemaatler ve milliyetçi ülkücülerle kurduğu ortaklığı görüyoruz ki, bu ortak yönetim şekliyle birlikte, ahlaksız yaşam biçimleri, adaletsizlik, hukuksuzluk, hırsızlık, yolsuzluk, yoksulluk, rüşvet ve mafyalaşma gibi eğriler inanılmaz derecede çoğaldı⁶.
Böylece,
Bir ülkede görülebilecek en tehlikeli salgın, ahlâktan bağımsız din fanatikliğidir⁷, uyarısının ne kadar doğru ve önemli olduğunu da görüyoruz.
Gücün haklı çıktığı yerde adalet yoktur⁸ derler ki, tüm bu yanlışları sahiplenip çoğaltanların, doğru adına eğriyi sahiplenenlerin o 'luk kesimin yöneticileri ve bizzat kendisi olduğunu⁶ kabul edersek;
"Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın, rehberi şeytan olmuştur"⁹ diyen de haksız değil demektir.
Kısaca mesele; inancın, siyaset ve ticaret başta olmak üzere, ikili ilişkilerde dahi bir araç olarak kullanılması sonucunda bu toplum şaşkın ve çaresiz.
Hangi İslâm’a inanacağını şaşırmış durumda: CIAsal İslam mı, İngiliz İslam’ı mı, Siyasal İslam mı, Arap İslam’ı mı, Arabesk İslam mı?
Bu kafa karışıklığı içinde eğride birleşiyor, doğruyu........
© Toplumsal
