İnsan kimdi? Hayat neydi? Biz neye dönüştük?
**
O,
Ernesto ‘Che’ Guevara...
Bir doktor, bir devrimci ve bir yazar. Vicdanı pas tutmadan yaşama direnen; sadece Küba'nın değil ezilenlerin, sömürülenlerin, susturulanların bir umudu, bir figürü olmayı başaran bir insan...
Onun için hayat, adını ve ruhunu yitirmeden insan olarak kalabilme mücadelesi:
“Hayat ne aşk davasıdır ne de ekmek kavgası… İnsan kalabilme mücadelesidir; şerefinle, onurunla, namusunla” sözünü de bir ideoloji değil, insanlığa bir çağrısı olarak görmeliyiz.
Ne yazık ki,
O, “onur, namus, şeref” için savaş verirken, bugün bu kelimelerin anlamını Google’dan arar haldeyiz.
Yıl 2025.
Kaosun, çelişkinin, çatışmanın ama aynı zamanda hâlâ umut taşıyan insanların zamanı...
Kimi aç, kimi yorgun da olsa yaşanıyor; hissediliyor, direniliyor hatta düş de kuruluyor.
Bazen her şeyin farkındayız da peşinde değilmiş gibi sözlerimiz, davranışlarımız...
Mesela,
Sosyal medyada “ben” diyen, ama aynaya bakmaktan dahi korkan,kimlikleri çok ama kişilikleri fluleşenlere ne diyeceksiniz?
Görmeyen, duymayan ve konuşmayan fakat teknolojinin esiri insancıklar olmadık mı?
Peki, yanılıyor muyum?
Ve, hâlâ insan olunabilir ve kalınabilir mi?
Bugün insanlar hâlâ gözyaşı dökebiliyor, bir çocuğun kahkahası hâlâ içimizi titretebiliyorsa, hatalarımızdan ders alma şansımız da hâlâ varsa neden olmasın?
Zaten,
"Hayatın anlamını bulmak için, önce insanın ne olduğunu anlamak gerekir." diye boşuna söylememiş olsa gerek Dostoyevski.
**
Ancak,bir tehlike var ve yakın gibi görünüyor. Belki yanılıyor olabilirim ama böyle düşünüyorum. Bakınız,ekranlar düşüncelerimizin yerine geçiyor, algoritmalar ise duygularımızı belirliyor. Adeta son hızla “makineleşmeden bir önceki versiyon” 'a adım adım yol alıyoruz. Üstelik üç ileri bir geri de değil...
Tıpkı Jules Verne’in bir zamanlar “Ay’a Yolculuk” hayali ile Flamingo Yolu dizisindeki Şerif Titus’un “Hayal âleminde fazla mesai yapıyorsun…” sözünü kabul ederek ve hâlâ bazılarımız gerçeklik içinde nefes alırken, hayal etmeyi unutmayalım düşüncesiyle ; “Gerçekliğin cenderesinden, hayalin serinliğine bir kaçış yolculuğu…” ile zamanın ötesinde berisinde gözümüzü kapayıp hayallere dalacağız. Hem, hayal kurmak hâlâ serbest değil mi?
Belki de insan kalmanın, kalabilmenin yoludur.
Kim bilebilir ki?
Mesela,
Yüz milyon nüfuslu,........
© Toplumsal
