Bir askerin gururlu yürüyüşü: Atatürk’ün gölgesinde dünya
1980 yazıydı. ABD’nin Indianapolis kentindeki Fort Harrison Askerî Üssü’nde görev yapan genç Türk subay Oğuz Toprak(1), Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin resmî yayın organı Stars and Stripes gazetesinin 31 Temmuz tarihli sayısını eline aldığında, bir gazete yazısının insana ne hissettirebileceğini belki de ilk kez bu kadar derinden anladı.
Diyor ki:
"Okuduğumda gözyaşlarımı tutamadım. Tarif edemeyeceğim bir ruh haline girdim. Ertesi gün eğitim için yürüyerek kışla içinden dershanelere giderken daha bambaşka bir haldeydim; daha gururlu, daha rahat… Yürüyüşüm bile değişmişti. Askerî personel sanki daha bir başka selam veriyordu gibi geldi. Nasıl olmasın? Bu gazeteyi sadece üst düzey Amerikalılar değil, 72 milletten müttefik subaylar ve ABD’nin dört bir yanındaki üslerdeki yüzbinlerce asker ve sivil de okumuştu. Atatürk’ümüzü bir kaç kelimeyle anlatıp paylaşır mısın diye sormuşlardı. Ben değil, dünya devi bir ülke anlatıyor işte. Ben de şahidiyim ve paylaşıyorum."
Gazetenin 2., 3. ve 4. sayfalarını tamamen kaplayan o özel makalede, Atatürk’ün yaşamı, askeri başarıları, devrimleri ve liderlik vasıfları detaylı biçimde ele alınıyor, Conclusion (Sonuç) başlıklı bölümü ise şu sözlerle tamamlanıyordu:
“Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk; George Washington, Abraham Lincoln, Franklin D. Roosevelt ve John F. Kennedy’nin bileşimini aşan bir figürdür. Atatürk, bu bileşimin tümünden daha fazla bir şey ifade etmektedir.”
Bu sadece Atatürk’ün büyüklüğünü değil, onun dünya sahnesindeki gerçek yerini de tescilleyen tarihî bir değerlendirmeydi. Çünkü Atatürk’ün büyüklüğünü anlamak yalnızca tarih bilgisiyle değil, aynı zamanda kişilik, duruş ve vicdan sahibi olmakla da ilgilidir.
Bir subayın bu sözcüklerle anlatabildiği ruh hali, bunu yaşamış, hissetmiş, içselleştirmiş.
Askerler, liderlik, strateji ve fedakârlığın ne olduğunu en derin haliyle bilirler. Ve Atatürk’ü değerlendirdiklerinde, onun sadece bir mareşal değil, aynı zamanda bir halk önderi, düşünür ve vizyoner olduğunu görürler,ki O an yaşadığı gurur ve onur, Türk milletinin ve Atatürk’ün dünya liderleri arasında nasıl bir saygınlık kazandığının en somut örneğidir.Atatürk’ün milletine olduğu kadar insanlığa da nasıl bir umut verdiğini göstermektedir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında ABD ile kurulan ilişkilerde Atatürk’ün diplomatik zekâsı ve batılılaşma vizyonu dikkat çeker. Özellikle eğitim ve hukuk alanında ABD modelinin incelenmesi teşvik edilmiş, burslar ve değişim programlarıyla genç kuşakların yurt dışında yetişmesi sağlanmıştır. Amerikan basını Atatürk’ü laik ve çağdaş bir lider olarak tanımlarken, kamuoyunda Türkiye’nin demokratik bir müttefik olarak algılanmasına katkı sunmuştur.
Soğuk Savaş yıllarında Türkiye’nin NATO’ya katılımı, Atatürk’ün ilkeleriyle şekillenen bir tercihti. Bu dönemde onun modernleşme ve ulus inşası vizyonu, Batı ile stratejik uyumun temel dayanağı haline gelmişti. Amerikan askerî yayınlarında, özellikle........
© Toplumsal
