menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Parkinsonlu Avukattan Küçük Bir Hikaye

9 0
10.10.2025

Bu cümleyi ilk kez 20 Ocak 2025’te, Serpil Meriç’in Toplumsal’da Avukat Yüksel Özbey’le gerçekleştirdiği söyleşisinde okudum.

Kendisine “Parkinson” teşhisi konulan bir avukatın ağzından dökülüyordu bu sözler.

Ölmeden mezara konulmayı tarif ediyordu.

Nedendir bilmem? Çok düşündüm üzerinde.

Daha sonra Serpil Abla’yı aradım.

Kısa bir hasbihalden sonra, bu kıymetli söyleşi için kendisini takdir ettim, daha sonra “bu adamın hikâyesini okumalıyım” dedim.

Sağ olsun, kitabı gönderdi.

Okumak yeni nasip oldu, yazmak ise farz.

Yüksel Özbey’in Parkinson’lu Avukattan Küçük Bir Hikâye kitabı ile tanışma hikayem böyle başladı.

Özbey, kendi yaşadıklarını kurguyla harmanlayarak yarattığı Arif karakteri üzerinden kapitalizmin idealize ettiği insan tarifini paramparça etmeyi başarıyor.

Arif Yıldız — romanın kahramanı — düzenli, disiplinli, sağlığına takıntılı bir avukat.
Bir gün havuzda sol bacağını hissedemiyor.
Önce geçici bir kas yorgunluğu sanıyor.

Ama o kas bir daha toparlanmıyor.

Böyle başlıyor Arif’i içsel gelişime götüren yolculuk.

Yıllarca gücüne, disiplinine, kontrolüne inanan bir adamın “irade” denen kutsalına darbe iniyor.
Çünkü Parkinson yalnızca bir sinir sistemi hastalığı değil;
insanın tanrısallaştırdığı kontrol duygusuna indirilmiş bir tokat.
Arif’in bedeni onu yarı yolda bırakıyor, tıpkı modern dünyanın “başarılı insan” masalının bizleri yarı yolda bırakması gibi.

Özbey, bu romanla aslında........

© Toplumsal