menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP’nin 2025 Parti Programı Taslağı üzerine keskin sorular

9 1
01.12.2025

20 yıldır Türkiye’nin belki en tedirgin edici en çok soru işareti barındıran ürkütücü gündeminin içinden geçiyoruz.

Yaşadığımız iki görüntü bizleri sarstı.

Bu iki sahne bize şunu gösterdi : Türkiye’de devlet aklıyla toplumsal Cumhuriyet bilinci arasındaki uçurum büyümüştür. Bu uçurumun üstüne de ancak bütüncül bir programla gidilebilir.

1) İmralı’ya giden Meclis heyeti

AKP, MHP ve DEM Parti’den birer milletvekilinin katıldığı bir heyet İmralı Adası’na gidip Abdullah Öcalan’la görüştü. Görüşme Meclis tutanaklarına girdi; fakat içeriği hâlâ kamuoyundan gizleniyor. Siyasi sonuçlarının Türkiye Cumhuriyeti adına çok ağır olacağı ortada… Buna karşın Yeniyol Partisi grubuna dahil olan CHP, DEVA, Gelecek ve Saadet bu heyete üye vermedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 39. Kurultay’da "Bu muhalefetteki son kurultayımızdır" diyerek seçmeninde umut yaratan bir çıkış yaptı. Ama bu çıkışın altını doldurmayan bir stratejinin - 2025 Parti Programı Taslağı’nı okuduğum için söyleyebilirim ki- bu ülkeye yeni bir hayal kırıklığından başka bir şey getirmeyecektir.

2) Papa XIV. Leo’nun İznik ziyareti

Papa XIV. Leo, İznik’e Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos ve diğer Hıristiyan ruhani liderleriyle birlikte MS 325'te toplanan Birinci İznik Konsili'nin 1700. yıl dönümünün kutlama törenini gerçekleştirmek için geldi.

İktidar buna yalnızca izin vermekle kalmadı; adeta özlemini gidermek ister gibi Papa XIV. Leo’yu ağırladı. Oysa Atatürk, 1925’te dönemin Papası’nın aynı ziyareti yapmasına izin vermemişti. Çünkü Lozan’ın açık hükümleri ortadaydı:

Fener Rum Patrikhanesi’nin yetkisi yalnızca Türkiye’deki Rum cemaatiyle sınırlıdır; evrensel otorite iddiası yasaktır.

Gene de Papa’nın İznik’te ayin yapmasına kapılar ardına kadar açıldı. Bu da hem Lozan’ın hem de Cumhuriyet’in egemenlik refleksinin zayıfladığının en açık göstergesi oldu.

Türkiye’nin ihtiyacı kimlik siyasetinin gürültüsünü aşan bir yönelimdir

Bütün bu örnekler bize şunu söylüyor: Türkiye’nin bir "yol haritası" yok.

İktidarın projesi dinci-muhafazakâr bir toplumu güçlendirmek.

CHP’nin projesine gelince… Ne olduğu belirsiz bir karışımla karşılaşıyoruz: Herkese göre biraz yurtseverlik, biraz demokrasi, biraz kimlik siyaseti.

Oysa Türkiye’nin ihtiyacı çok daha somut: Laik Cumhuriyetçilik Sosyal Adalet Üretken Ekonomi sentezi.

Ne yazıktır ki ekonomimiz tüketirken borçlanan, üretmeyen ama ithal eden bir düzene sıkışmış durumda.

Türkiye ekonomisi, neredeyse yirmi yıldır "dalgalı istikrar sendromu" içinde.

Büyüme dönemleri hızla bozuluyor; kur-faiz-enflasyon üçgeni istikrara kavuşamıyor.

Ancak asıl mesele teknik sorunlar değil kurumsal çürüme.

Ekonomi, kişisel tercihlerle yönetiliyor. Bu da uzun vadeli yatırım davranışını felç ediyor. Ülke, sıcak para akımları ve ithalat bağımlılığı arasında sıkışıyor.

Sonuç ortada: Üretmeyen ama tüketen bir pazar ülkesine döndük.

Bu tabloyu değiştirecek olan, Türkiye’nin ithalat bağımlılığını kırıp onu üretim ekonomisine geçirmektir.

Aşağıda Türkiye’nin yol haritası olabilecek düşüncelerimi paylaşacağım. Birçok kaynağa başvurarak yaptığım araştırma sonrasında hazırladığım ve Türkiye’nin kuruluş karakterini 21. yüzyıla taşıyacak yeni bir toplumsal sözleşme önerisi olacak sentezi dikkatlerinize sunuyorum.

Atatürkçü-Sosyalist bir değerlendirme olarak okumanızı rica........

© Toplumsal