menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Susmak, en büyük ihanettir

8 0
18.04.2025

Bugün sizlerle dertleşmek, içimde birikenleri paylaşmak istiyorum. Doğruları söylediğimiz için zaman zaman bazı dostlarımızın hedefi haline geliyoruz. Eleştiriliyor, dışlanıyor, hatta tehdit ediliyoruz. Ama bilinsin ki hiçbir tehdit, hiçbir itham bizi doğru bildiğimizi söylemekten alıkoyamaz. Hele ki konu vatanımızsa, milletimizin geleceğiyse… Bu yolda susmak, en büyük ihanettir.

Bazen bir şeyler yavaş yavaş bozulmaz; doğrudan çöker. Sessizce, sinsice, alıştıra alıştıra… İşte biz de böyle bir çöküşe tanıklık ediyoruz. Ekonomi sadece sayılarla değil, yüzlerdeki çizgilerle de anlatıyor bu çöküşü. Pazarda üç parça sebze alan emeklinin kasada fişe bakarken kendi kendine mırıldandığı o cümle, her şeyi özetliyor: “Ben neye para verdim?” Bu soru, artık sadece bir hesap değil, bir isyan.

Gençlerimize bakıyorum… Üniversite okuyorlar ama ne okuduklarını bilmiyorlar, neden okuduklarını daha da az biliyorlar. Çünkü eğitim, sistem olmaktan çıkmış; yönünü kaybetmiş, rotasız bir gemi gibi sürükleniyor. Diplomalar umut değil, hayal kırıklığı belgesi gibi avuçlara veriliyor.

İç siyasette ise çözüm arayışından çok bir hesaplaşma izliyoruz. Kim daha çok bağırırsa, o haklı sayılıyor. Kim daha çok düşman yaratırsa, güçlü zannediliyor. Ama mesele haklı çıkmak değil; mesele bu ülkenin geleceği. Ne var ki bu geleceği düşünen, derdi gerçekten bu olan pek az.

Dış siyaset deseniz, iç siyasetin yankı odasına dönmüş. Bugün el sıkışılan, yarın düşman ilan ediliyor. Strateji adı altında yapılanlar günü kurtarma çabasından öteye gitmiyor. Ne tutarlılık var, ne vizyon… Rüzgâr nereden eserse........

© Toplumsal