menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Komünal bellek, demokrasi ve entegrasyonun özü

12 6
27.09.2025

Komünal bellek, demokrasi, entegrasyon ve hayatı anlamak için büyük kitaplara, ağır sözlere gerek yok. Hepimiz biliyoruz ki bir insan belleğini kaybettiğinde kendisini de kaybeder. Komün, komünallik diye bir şey kalmaz. Kendisini kaybeden insan yolunu şaşırır. Toplumda gerçekleşen de bu olur. Toplum, kendi yapıtaşı olan bireyin belleğini kaybetti mi yönünü de kaybeder. İşte bu yüzden komünal bellek çok önemlidir.

İnsanın bireysel hafızası ile toplumsal hafızası arasında görünmez bir köprü vardır. Bu köprü yalnızca geçmişi taşımakla kalmaz; bugünkü yaşamı da şekillendirir. İnsan zihni, izole bir yapı değildir; belleğimizin özünde toplumsal izler, ilişkiler ve ortak yaşantılar vardır.

Binlerce yıl önce insanın ilk parçalanma süreci de işte bu ortak belleğin bozulmasıyla başladı. ‘Uygarlık’ denilen şey, ilerleme gibi lanse edilse de, esas olarak komünal belleğin parçalanmasının tarihidir. Zihin, doğal akışından koparılarak bireyci ve bencil kimliklerle yeniden inşa edildi. Bunun sonucunda toplumlar bölündü, insan birbirinden ve kendisinden uzaklaştı.

Bugün demokrasi, entegrasyon ya da sağlıklı birliktelik üzerine ne söylersek söyleyelim; işin kalbinde belleğin yeniden bütünlenmesi yatar. Çünkü parçalanmış bellek aşılmadan ve insan kendi içinde bütünleşmeden ne gerçek demokrasi anlaşılabilir ne de kalıcı toplumsal birlik sağlanabilir.

Hayatı anlamanın basit yolu da buradan geçer: Kendi belleğimizdeki kopukluğu fark etmek, onu onarmak ve kolektif belleğe yeniden bağlanmak. Bu gerçekleştiğinde yalnız birey değil; toplum da daha sahici, daha dengeli ve daha özgür bir biçimde var olabilir.

Bellek yalnızca bireyin dününü saklamaz; evrimsel akışın milyarlarca yıllık bilgisini taşır. İnsan, bu akışın özlü bir yansımasıdır. Evrenin belleği, insanın belleğinde özetlenir. Bu yüzden belleğimizi anlamak aslında hayatın bütününü anlamaktır.

Komün, komünal bellek, demokrasi ve entegrasyon gibi kavramlar çoğu zaman parçalı zihinlerin ve dağınık toplumların ihtiyacından doğar. Bir şehir, bir ülke ya da dünya insanları arasındaki kopuk bağlar bu kavramların paylaşılma gereğini ortaya çıkarır. Onlar parçalanmışlığı onarmaya ve tamamlamaya yönelik araçlardır.

Kendi içinde ve bellekte bütünlük sağlamış bireyler ve topluluklar ise bu tür kavramları “arayış” olarak değil, “yaşantı” olarak taşır. Kavramlar onlar için ihtiyaç değil, zaten yaşanan bir hakikatin ifadesidir.

Bütünlüğünü........

© Tigris Haber