İÇSEL AŞKIN MİMARİSİ
Hiç fark ettin mi… Bazen aşkı bulmak için dışarıya bakıyoruz; birine, bir bakışa, bir hisse, bir tamamlanmışlık arayışına. Ve o arayışta çoğu zaman kendi kalbimizi atlıyoruz. Oysa aşk, dışarıdan gelen bir şey değil; kalbin kendi içinde kurduğu bir mimaridir. Ve kalp dediğimiz şey, bedenin içindeki organ değil; hakikatin evi, ruhun sesi, içindeki en sahici yer. Gerçek aşk, dışarıdan içeriye doğru gelmez, içeriden dışarıya doğru taşar ve bu taşma bir duygu patlaması değil, içsel mimarisini hatırlamış bir varlığın doğal hâlidir.
Her yapı önce temelle başlar. İçsel aşkın temeli ise “kendini hissetmektir.” Peki kendini gerçekten hissedebiliyor musun? Bir başkasının sana ne yaşattığı üzerinden değil; senin kendine ne kadar temas edebildiğin üzerinden. Kendini hissetmek, varlığının tenine değebilmek, içindeki ince sesi duyabilmek ve hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan kendine şahit olabilmek demektir. Bu temel atılmadan kurulan her aşk kısa ömürlüdür, çünkü içeride inşa edilmeyen aşk dışarıda tutunamaz. Bir başkasından gelen sevgi, önce onun kendi içinde tamamlanmış olması ve senin kendi içinde bütünleşmiş olman gerekir; aksi halde o sevgi gerçek anlamda yerleşemez. İçsel aşkın ilk tuğlası: ‘Ben varım… ve ben kendimi keşfediyor ve dokunuyorum.
Kalbin Mekânı: İç Bahçe
Kalp sadece kan taşımaz; hakikati taşır. Kalbin iç bahçesi vardır ve burası senin öz alanındır, kimsenin girmediği, giremediği en derin yerin. Bu........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d