HİKAYENİN YÜKÜ -1-
Dramın Sessiz Gölgesi
Herkesin bir hikâyesi vardır. Ama aslında asıl mesele, o hikâyeyi nasıl taşıdığıdır. Çünkü hikâye, yaşananla değil; yaşanmış olana yüklenen anlamla ağırlaşır. Bu anlam, zamanla bir kişiliğe, bir kimliğe, bir “ben”e dönüşür. Ve işte o andan itibaren, insan artık yalnızca yaşamakla kalmaz; kendi hikâyesinin dramını da sırtında taşımaya başlar.
Dram…
Dram, geçmişin duygusal izlerinin bugünü şekillendirme biçimidir. İnsan, yaşadığını sandığı o anın içinde aslında geçmişin yankılarını dinler; öfkesini, kırgınlığını, onaylanma arzusunu, yetersizlik korkusunu. Bu yankılar o kadar tanıdık, o kadar sahiplenilmiştir ki kişi onları bırakmak yerine, onlarla var olmayı seçer. Çünkü dram, sadece acı değil; bir aidiyet duygusu da sunar. “Bana bunlar yapıldı”, “Ben böyle........© Tigris Haber





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d