menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

GÖRÜNÜN ARDINDAKİ ZEKASAL İNCELİK – SESSİZLİĞİN GÖZÜNDEN TANIKLIK

15 1
16.07.2025

BİLGE KADIN’la incelikli dokunuşlar…

Bazen bir söz değil, sadece bir bakış yeter… Ve o bakışın içinde; yüzyılların sessizliği, kadim bir sezginin yankısı ve kalbe dokunan bir bilgelik saklıdır.

Bilge Kadın sustuğunda bile konuşur. Çünkü onun dili, duyuların ötesindedir. Ne kelimeye ne kurala ihtiyaç duyar. Sadece varlığın bütünlüğüne yer açar. İncelikle… Dokunmadan, derinden… Sarmadan, çözen bir zarafetle… Onunla temas ettiğinde, kalbinin unuttuğu bir şarkıyı hatırlarsın. Ve bu şarkı, sadece senin değildir.Toprağın, suyun, annenin, sesin ve her kadim kadının içinden geçtiği o ilk hatıradır.

Bilge Kadın’la incelikli dokunuşlar, bir sohbet değil, bir görü ve sezgi alanıdır. O alana adım atan, kendini duymaya başlar. İçten içe çözülür… Yüzey değil, kök değiş. Başlayalım…

Biçimlerin ardındakine temas etmeyen bir bakış, gerçekten görmüş sayılır mı?

BİLGE KADIN: Görmek, gözle sınırlıysa yalnızca biçimleri tanırsın. Ama ‘görüyle ilgili olmak’, biçimin ardında olanla temas kurmaktır. Yani sadece bakmak değil, bakarken tanıklık etmektir. Bu tanıklık, neyi görmek istediğinden değil, olanı olduğu gibi görebilme halinden doğar. Bu yüzden görüyle ilgili olmak, zihinsel bir tercih değil; sessel bir açıklıktır.

Yani gördüğümüz şeyle ilgili bir açıklık mı bu?

BİLGE KADIN: Hayır. Gördüğün şeye değil, görmeyi mümkün kılan açıklığa aitsin. Görüyle ilgili olmak, kendini görüntüye kaptırmadan, görüntünün oluştuğu sessiz zeminde kalabilmektir. Göze düşen her şeklin ardında bir titreşim, bir düzen ve bir zaman vardır. Bu düzenle ilgili olmak, görüyle ilgilidir.

Peki ya içsel görü? O zaman ‘görüyle ilgili olmak’ bir tür sezgisel farkındalık mı?

BİLGE KADIN: İçsel görü, zamanın ve düşüncenin sustuğu yerde belirir. O yerin adı yalnızca sezgi değildir; sessizliktir. Sessizlik, sezgiyi doğurur; sezgi ise görüye yön açar. Zihin sustuğunda, olanı olduğu gibi fark etme imkânı doğar. Sezgi burada bir sonuçtur; görü ise bir başlangıç. Ama bu ikisi birbirinin zıddı değil, aynı kaynağın farklı yansımalarıdır. Sezgi, derinlikten gelen bir duyuş; görü, o duyuşun varlığa açılmış halidir.

Bu iki hal birleştiğinde olağanüstü bir zeka bütünlüğü açığa çıkar. Sezgi, zihni aşarak olurun kıyısına taşır; görü ise o kıyıda durmadan yürüyen sessizliğin adıdır. Sezgi ile görü birlikte olduğunda artık göz yalnızca bakmaz; bilinç, varlığın titreşen dilini duyar.

Yani bu bir fark etme hali mi, yoksa daha derin bir şey mi?

BİLGE KADIN: Fark etmek hâlâ........

© Tigris Haber