AKIŞIN SIRRI!
Gizemin İzinde: Akışın ve Donmanın Çatışması
Sorgulamanın başında kendime soruyorum: Yaşam veya evren gerçekten gizemli mi, yoksa biz mi ona gizem atfediyoruz? Çünkü yaşarken her şey aslında doğal bir akış içinde ilerliyor. Ama biz bakmaya, konuşmaya, tanımlamaya başladığımız anda o akış donuyor gibi oluyor; sanki bir fotoğraf karesi çekilmiş gibi. İşte tam da bu noktada irdeliyorum: Belki de gizem, sadece bizim dokunmadığımız yerde var.
Sen de fark etmişsindir, bir şeyi isimlendirdiğinde o şey değişiyor. Bir anın büyüsü, ona “büyü” dediğimiz anda uçup gidiyor. Tıpkı bir kelebeği avuçlarına almaya kalkmak gibi: dokunduğun anda kanadındaki toz dökülüyor.
Belki de bu yüzden en derin yaşantılarımızı anlatmakta zorlanıyoruz. Çünkü anlatmaya başladığımız anda o yaşantı başka bir şeye dönüşüyor. Gizem, anlatının dışında, sessizliğin içinde saklı duruyor.
Bilim insanlarının anlattığı o atom altı parçacık meselesi de bunun güzel bir metaforu. Yerini bilirsen zamanını bilemiyorsun, zamanını bilirsen yerini. Yani gözlemlediğinde akışın bir yüzü saklanıyor. Belki de hayatın kendisi böyle işliyor: “Bileyim” dediğimiz anda, aslında başka bir şeyi göremez hale geliyoruz.
Şimdi şu soruyu soruyorum: Gerçekten bilmek istiyor muyuz? Yoksa bilme isteği, sadece kontrol arzumuzun maskesi mi? Belki de “bilmek” dediğimiz şey, bizi koruyan bir güvenlik........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon