TEK BAŞINA İFTAR
Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azat olan bir Ramazan'ı daha geride bıraktık. Ömürden bir Ramazan daha geçti, gitti. Nasipse bayram yapacağız.
Oruçlunun iki bayramı varmış. Birincisi bildiğimiz bayram, yani Ramazan Bayramı. Bu, geçici bayram. Asıl bayram, Rabbimiz'e kavuştuğumuz bayram imiş. İşte asıl bayram bu. İnşallah hem zahiri hem batini bayrama kavuşanlardan oluruz.
Ramazan'ın en önemli ameli bana göre iftarlar. İftarlar, sabrın, dayanışmanın, huzurun, aile ve cemiyet olmanın yaşandığı müstesna anlar. Düşünsenize, iftar olmadan hiçbir şey yiyip içemiyoruz, iftar olduktan sonra ne varsa yiyip içebiliyoruz. Bu, büyük bir imtihan. Hem de ortada hiçbir kanuni müeyyide yokken.
Bu yıl, her yıl olduğu gibi birçok iftara katıldım. Çokça davet aldım. Davetlere elimden geldiğince icabet etmeye çalıştım. Davet edildiğim halde icabet edemediklerim de oldu.
Günümüz iftarları, çocukluğumdaki iftarlara benzemiyordu. Katıldığım tüm iftarlarda sofrada yok yoktu adeta. Ne ararsan vardı. Sofra dedimse lafın gelişi. Sofra namına bir şey göremedim. Tüm iftarlar masalarda ikram edildi. Belki farkında değiliz ama artık yer sofrası diye bir şey kalmadı. Ağız alışkanlığı işte, masaya da sofra deyip duruyoruz.
Barış Manço'nun meşhur bir parçası vardı:........
© Terme Bilgi Gazetesi
