menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Orhan Kemal'in romanlarında ekonomi

16 43
02.06.2025

Kendi söyleyişiyle ‘aydınlık gerçekçi (yine kendi betimlemesiyle active realism’in Türkçesi)’ Türk roman ve oyun yazarımız Orhan Kemal’i 55 yaşında Sofya’da 2 Haziran 1970 tarihinde yitirmiştik. Cenazesi İstanbul’a getirilmiş ve Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmişti. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan yazarımızı takma adlarından biri olan Orhan Kemal adıyla tanıdık ama O’nun Golcü Raşit (Adanaspor’da ayaktopu da oynamış) ve Bacaksız Orhan gibi başka takma adları da vardı. Orhan Kemal yazınsal alanın diğer türlerinde de (oyun, şiir, öykü vb.) yapıtlar vermekle birlikte daha çok romancı yönü (27 roman) ile tanınmıştır.

ORHAN KEMAL’İN YAZARLIK SERÜVENİNE ÇOK KISA BİR BAKIŞ

Orhan Kemal daha 1940’larda ilk ürünlerini hikâye olarak verirken, hızla okurların ilgisini çekmiş ve dönemin dergilerinin düzenlediği anketlerde en çok beğenilen hikâyeci seçilmiştir. Dil ve anlatımı, edebiyata soktuğu yeni tema ve karakter çeşitliliğiyle kısa sürede etkin olmuştur. Edebi olarak işlevini ve etkinliğini daha ilk ürünlerinde ortaya koyan Orhan Kemal, edebiyatımızın gerçekçi çizgisini, topluma ve insana bütünlüklü bir görüşle yaklaşarak geliştirmiştir.

Orhan Kemal’in toplum ve insan görüşünün oluşmasında, 1940’ta Nâzım Hikmet’le Bursa Hapishanesi’nde buluşmasının büyük etkisi vardır. Nâzım Hikmet dönemin hece anlayışıyla şiirler yazan bu genci öğrencisi yapmış, Fransızca, ekonomi politik ve edebiyat dersleri vermiştir. Topluma tarihsel materyalist bir dünya görüşüyle bakmasında Nâzım Hikmet’in bu derslerinin önemli bir katkısı vardır. Orhan Kemal gerçekçiliği de bu bakışın damgasını taşır. Bu bakışa göre, toplum, çıkarları çatışan sınıflara bölünmüştür ve değişmeyi bu savaşım belirler. Orhan Kemal, bu çatışmada yerini, kendisinin de bir parçası olduğu işçi sınıfının perspektifinden seçmiştir. Denebilir ki, 19. yüzyılda Rus edebiyatında, Gogol’ün başlattığı ve Çehov ile Gorki’nin en ileri aşamaya götürdüğü, emekçi insanı edebiyatın temel kişisi yapma başarısını, bizde Orhan Kemal gerçekleştirmiştir. Orhan Kemal’in otobiyografik iki romanının altbaşlığı “Küçük Adamın Notları”dır. Ondan önce de Memduh Şevket Esendal, Sait Faik, Sabahattin Ali gibi öykücüler “küçük insanı” edebiyatın odağına koymuşsa da, Orhan Kemal, “küçük insanı” bütüncül bir toplum görüşünün açıklığı ve değişim içindeki diyalektik varoluşuyla edebiyata sokan ilk yazar olmuştur.

Orhan Kemal’in edebiyatının gücü, burada Mehmet Kaplan’ın “olumsuz” değerlendirdiği özelliğinden gelir; insanın temel sorunlarının, geçim derdinin, duygusal arayışlarının, aşkın, insan haysiyetine yakışır bir yaşam sürme kavgasının edebiyatıdır. Toplumsal “müphemlik”leri açıklığa kavuşturan bir edebiyattır.

Orhan Kemal, 20. yüzyıl Türkiye’sinin toplumsal değişmesinin en iyi anlatıcılarından biri oluşunu, bu değişmenin en çok etkilediği insanlardan biri olmasına borçludur. Birinci Meclis’te milletvekili bir babanın 6 yaşındaki oğlu iken, 10 yıl sonra Beyrut’ta sürgün ailenin geçimi için matbaa işçiliği yapmıştır. 20 yaşında ise, Adana’da, dönemin en gelişmiş tekstil fabrikalarından birinde kâtiplik etmektedir. Evliliği, askerliği, düşüncesinden dolayı hapisliği, ekmek kavgasının göçe zorlaması ve ömür boyu ekonomik sıkıntı içinde olması, onu kitaplarındaki roman kahramanlarından biri yapmaya yeter de artar. Zaten bu romanesk yaşamı birçok romanına bölerek yazmıştır. “Küçük insanın” yazarı olarak 1940’larda sahneye çıkan Orhan Kemal’in, edebiyatımıza yeni bir “romanesk” anlayışı getirdiğini söyleyebiliriz; bu “romanesk”, sıradan insanın, en sıradan görünen ekmek kavgasının ekseninde dönen yeni bir romanesk demektir. Tahir Alangu buna aşkı da katarak bir Orhan Kemal romancılığı formülü çıkarır: “(…) onun kişilerinin yaşamlarında ‘ekmekle aşk’ın oynadığı önemli rol, sürekli olarak onun romanlarına yansıyacaktır. Bazan ikisi arasında bir denge, bazan da biri diğerine üstün getirilerek, romanları, hep bu iki uç arasında kurulacaktır.”

Orhan Kemal’in özyaşam romanlarından öğrendiğimize göre, kişiliğinin oluşmasında, mücadeleci ve çocuk eğitimi konusunda dayağı esirgemeyen disiplinli babasının etkisiyle karşılaştırılacak ölçüde onu okumaya, emekçileri anlamaya, küçük burjuva vıdı vıdıcılığından kurtulmaya yönlendiren işçi arkadaşı İsmail Usta’nın da katkısı olmuştur. Annesi ise kısa bir süre öğretmenlik de yapan eğitimli biridir. Annesinin yumuşak kişiliği, emekçi insanlarla senli benli olabilme duyarlılığıyla, Orhan Kemal’in işçileri içselleştirerek roman ve hikâye konusu yapmasında etkisi olduğu düşünülebilir.

Yazarlığa kendini eğiterek başlamıştır; en çok benzetildiği yazarlardan Maksim Gorki gibi, “oto-didakt” yazarlardan biridir.

Edebiyatla ilgisi şiirle başlayan Orhan Kemal Nâzım Hikmet okuduğu için hapse kapatılan Orhan Kemal, 1940 yılında Bursa Hapishanesinde Nâzım Hikmet’le buluştu ve aynı koğuşu paylaştı. Hikâyeci, romancı, senaryo ve oyun yazarı olmasında büyük katkısı olan öğretmenini de bulmuştu.

Orhan Kemal’in yaşamı ve yapıtları........

© Tele1