Demokrasiyi hecelemeden
Adı bir türlü konulamayan, üyelerinin tarihi bir heyet olduğu söylenen komisyon, çalışmalarına başladı. Meclis Başkanı’nın konuşmasındaki bizce en önemli konu, demokrasi üzerine: “Demokratik, çoğulcu ve herkesin kendisine ait hissettiği bir Türkiye’yi hep birlikte, büyük bir çabayla inşa edeceğiz.” Bu niyet gerçekleşirse, ülke önemli bir adım atacak demektir. Peki, bu demokratikleşme medya için ne sonuçlar doğuracak? Tarih, bize bu konuda iyimser bir tablo çizmiyor, ödenen bedelleri hatırlatıyor.
Şimdi, örgütün ve “kurucu önder”in ismi rahatlıkla sarf ediliyor. Bir zamanlar fotoğrafı değil, adını bile anmak, sembolik renklerinden bahsetmek, zinhar açıklamasını yayınlamak ağır cezalarla karşılaşıyordu. Bu satırların yazarı, çalıştığı dergide bir olayın açıklığa kavuşmasını sandığı bir açıklamayı verdiği için, diğer yöneticilerle, terör örgütünün propagandasını yapma iddiasıyla en az 8 yıl hapis cezasıyla yargılanmıştı. Sadece bu ekibe mi? Hayır, o dönem gerçekten medya için zordu.
Mesela kullanacağınız -gerçi şu ana kadar da- kelime ve tanımları dikkatle seçmeniz gerekiyordu. Türkiye’de Kürt sorunu yoktu. Onun yerine Güneydoğu sorunu diyebilirdiniz. Örgüt ve kurucusu için kullanacağınız kelimeler devlet radyo ve televizyonundan ya da askerlerle yapılan toplantılarda fısıldanıyordu. “Bölücü, eşkıya, asi, terörist başı, bebek katili, İmralı, Kandil, Dağ” serbestti. PKK zaten yasaktı, “PKK lideri” de. Militan, gerilla diyemezdiniz. Hele “sayın” kelimesi “cıss”tı. Sınır dışı bir yerden bahsedecekken, Kürdistan yerine “Kuzey Irak” veya “Irak’ın Kuzey’i” uygundu. Şarkı, türkü mü Allah saklasın, üç-dört yıl önce bile bir türkü seslendirildi diye, televizyonlara yasak ve cezalarıyla tanınan kurumun başkanına göre, “hassas davranmayan” televizyon kanalına ceza verildi. Zaten kendi dillerinde bile konuşmaları sorun yaratıyordu. Çatışmalarda teröristler ölmez, öldürülmezdi. Önce “ölü olarak ele geçirildiler” sonra “etkisiz hâle getirildiler.” Bu kişilerin sünnetli mi sünnetsiz mi olduğu da önemliydi. Sünnetsizlerse kesin Ermeni’ydi. Kürtçe diye bir dil yoktu. Zaten darbenin başı, konuya müthiş “Kürt yoktur,........
© Tele1
