KAYSERİ GEZİ NOTLARI (4)
KAYSERİ GEZİ NOTLARI (4)
Kayseri Gezi yazımız, devamı olan Ankara ve çevresindeki gezimizi kapsayan bu bölüm ile sona eriyor.
ERCİYES DAĞI TEKİR YAYLASI VE GEÇİTİ
Erciyes dağına doğru Yaşar beyin aracı ile tırmanıştayız. Ben sağ önde, eşim arkada. Karavan ve arıcılar görüyoruz uzakta. Etrafta yüzlerce kovan dikkatimizi çekiyor. Eskiden dağda arıcı daha çoktu diyor Yaşar bey. Neden azaldı, diyorum. İnsanlar tembelleşti. 3 ay dağda kalmayı göze almıyorlar diye ekliyor. Tekir geçidinde satıcıların da olduğu bir yerde duruyoruz. Rakım 2200m. Bu yol devamında 50bin nüfuslu Develi'ye gidiyormuş. Zirve 3917 m. Oraya zaten dağcılar dışında çıkılmadığını öğreniyoruz. Oteller bölgesi buraya yakın. Kayseri'nin rakımının da 1054 metre olduğunu da belirtelim.
Size bir yer göstereceğim diyor ve trafiğe de dikkat ederek yolun karşısına geçiyoruz. Karşıda yüksek bir tepeyi ve eteklerindeki geniş bir düzlüğü gösteriyor. Burası Erciyes Kurultay alanıydı. Türkeş'ten sonra Bahçeli tarafından yasaklandı ve bir daha da olmadı. Yurt içinden yurt dışından on bin civarında insan gelir, kıl çadırlar kurulur, ozanlar katılırdı. 7-10 gün sürerdi. Biz burada Avşar Şenlikleri yapalım dedik, valilik izin vermedi, diyor.
ALIŞVERİŞ VE YİNE KİLO
Satış yapan dükkânlara yöneliyor, hediyelik satan yerden bir şeyler alıyoruz. İş yerinde bay ve bayan çalışıyorlar. İkisi de bayağı kilolular. Paketleme aşamasında beye soruyorum, yaş kaç. Kafayı kaldırıp 61 diyor. Ben hekiminin deyip kendimi tanıtıyor, uzun yaşamak ister misin diyorum. Tabii ki diyor ama arkadan ekliyor. Vallahi uzun yaşamak da istemiyorum. Bizde "Haddi aşmamak da lazım" denir. 63 yaş yani. Bu dini hassasiyeti gösteren, ifade eden insanımız, “Sofradan doymadan kalkın” tavsiyesini (hadis) biliyor ama neden umursamıyor. Fakat hasta olmadan rahat yaşamak hoş olmaz mı, sözüme yine tabii ki diyor. Hemen ekliyorum. Lütfen kilo verin. Ekmeği ve hamur işlerini dörtte bire indirin, 21.00'den sonra kalorili hiç bir gıda yemeyin. Hareket edin, yoksa hastalıklar yağacak sözüme, Develili olduğunu söyleyen bey, göğsünü göstererek; baypas (bypass) ameliyatı oldum. Şimdi ayaklarım hiç ısınmıyor, üst tarafım da yanıyor diyor. Bilmemenin konforu, beyin tembelliği veya huzuru (?) bu olmalı. Ama beden ve can acı çekiyor, daha yeni acılar da belki eklenecek. Ayakların ısınmaması, ayaklara yeterince kanın gitmemesi, gidememesi demek. Bu ise ileride uzuv kaybına kadar varan sonuçları da olabilecek tıbbi bir konu. Keza şekere bağlı da sinir iltihabı, bozulması (Diyabetik Nöropati) olabilir. Pek çok insan şeker hastası olduğunu bile bilmiyor. Bilenleri de çok gördük; “Bana bir şey olmaz” diyen nefsin başına neler geliyor. Kalp damarlarını tıkayan, baypas ameliyatına götüren atar damar daralması veya tıkanması, ayaklarda da benzer sorun yaratmaya başlamış olabilir. Şaşırmadım diyor ve ekliyorum. Boyu 1.72 cm, kilosu 93. 77 kiloya inerseniz kuş gibi hafiflersiniz. İlaçlara ihtiyaç bile azalır ya da kalkar. Karşılıklı iyi niyetin verdiği saygı ile vedalaşıyoruz. Eşi de konuşmayı dikkatle dinliyor. Bilmek ya da bilmemek; olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele…
Dükkânın önünde emekli, orta yaşlı, kilosu olmayan, Maraşlı ve buralara hediyelik eşya veren toptancı olduğunu söyleyen bir bey; konuşmalarınıza kulak misafiri oldum. Çok haklısınız. Ama bunları bize kimse öğretmiyor” dedi. Ben de aşılar gibi Sağlık Bakanlığı ve esas maddi ceremeyi çeken SGK, konuyu bir halk sağlığı sorunu olarak ele alıp kampanyalar düzenlese, halk da hastalanmasa, biz hekimler de biraz nefes alsak diyorum. Gülüşüp vedalaşıyoruz.
Birkaç km daha gidip uzaktan Develi ve ovasını görüyoruz. Develi cıvıklısı (kuşbaşılı pide) ünlü imiş. Sonradan Emekli Akademisyen Mustafa Yel arkadaşımdan öğrendim bunu ama oraya kadar gidemedik. Pancar ve patates tarlaları yemyeşil. Yol kenarlarında da küçük patates tarlalarını göstererek, bunlar susuz patatesler. Sulanmaz, biraz küçük olurlar ama çok lezzetlidirler. Yaklaşık 2000 metredeki ürünlerden söz ediyoruz. Otel sayısının arttığını söyledikten sonra yol kenarındaki suyu hayli azalmış bir gölü gösteriyor. Göle yakın 30-40 kadar karavan ve çadır bölgesini işaret ederek; bunların çoğu villası olmayan, otellere gidemeyen emekli memur ve işçi karavancılar. Buraya gelir üç ay kalırlar diyor. Eskiden daha kalabalık olurlardı diye de ekliyor. Yavaş yavaş yüksekten inerken önce Ali dağını sonra Kayseri'yi seyrederek, arada resim çekerek şehre ulaşıyoruz.
HUNAT HATUN CAMİ VE MEDRESESİ
Merkezde Hunat hatun camisinin yanındayız. Ziyaret ediyor, resimliyor, resim çektiriyoruz. Hunat hatun Anadolu Selçuklu devrinde (1060-1308) I.Alaeddin Keykubad'ın eşi, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in annesidir. İsimlere dikkat ederseniz, kültür ve dilde İran Fars etkisinde kaldığımız kolayca anlaşılıyor. Hunat Hatun ya da Hunad Mahperi Hatun olarak bilinir. Gürcü asıllı Müslüman bir Selçuklu saray kadını. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde medreseler, aşevleri ve daha pek çok eser bırakmıştır. Kayseri'de adını taşıyan büyük bir külliyesi vardır. Kendisine verilen Huand (Hont) unvanı, Farsça “Efendi” “Büyük Hatun” anlamına gelir; halk arasında “Hunat” a çevrilerek asıl isminin yerine geçmiştir. 800 yıllık bir yapı. Sapasağlam. Andezit (tüf de deniyor) denen yüzde 18 gözenekli taşlardan yapılmış bu yapı. Yüzyıllarca dayanırmış ve dayandığına şahidiz. Yanımızda taş üstadı Yaşar bey olunca bunları öğrenmek kolay oluyor. Kayserili Mimar Sinan'ın bu yapıyı inceleyip ilham aldığı rivayet edilir, diyor Yaşar bey.
İNGİLİZCE FARSÇA AKRABALIĞI
Ayşe hanım Hont unvanını görünce ve İran dili ile Avrupa dillerinin akrabalıklarından hareketle, kont kelimesi de bu unvanla ilgili olabilir mi dedi; araştıracağız. Farsça ve İngilizce, Hint-Avrupa dil ailesinin iki farklı koluna (Farsça: Hint-İran kolu, İngilizce: Cermen kolu) aittir. Bu nedenle bazı ortak köklerden türemiş, benzer sözcükleri paylaşırlar. Bu kelimeler tarih öncesi Hint-Avrupa dilinden kalma olup, her iki dilde de evrimleşerek benzer biçimlerde varlığını sürdürmüştür:
FARSÇA
İNGİLİZCE
ANLAMI
Mȃdar
Mother
Anne
Pedar
Father
Baba
Bȃradar
Brother
Erkek kardeş
Dokhtar
Daughter
Kız........
© tarihistan.org
