menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

EĞİTİM, YÖK,  SAĞLIK BAKANLIĞI

13 1
25.10.2025

EĞİTİM, YÖK, SAĞLIK BAKANLIĞI

Haftalar önce bir meslektaşımla karşılaştık. “Hocam hiç görüşemiyoruz, bir görüşelim” diyor. Sözü aklımda; ancak haftalar sonra bir boşluk oluşturdum, aradım, uygun bir saatte buluştuk. Belediyenin Yunusemre tesislerine gidiyoruz. Dondurma, limonata kaldırılmış, mevsimi olmadığını düşündükleri için. Hâlbuki bu ürünlerin mevsimi ortadan kalktı. Temini kolay, tercihler ve alışkanlıklar da bu yönde gelişti, değişti. Özel sektör bunların farkında. Burası onlarda olsa kaldırırlar mıydı. Kamu işletmeleri de bunlara uyum göstermeli diye düşünüyorum. Biz de çayda karar kıldık.

Arkadaşım gazeteci gibi hemen “Kıbrıs ile ilgili ne düşünüyorsun?” diyerek söze başlıyor. Küçük oğlum da öyledir, uygun anahtar kelimelerle konu bulur ve muhatabını iyi konuşturur. Güncel bir konu; biraz tarihi, sosyolojisi ve geleceği ile ilgili bir şeyler söylüyorum. Konuyu değiştiriyoruz: “Bir öğrenci geldi” diyor arkadaşım. Yavrum birinci sınıf, boncuk boncuk ağlıyor. Şok içinde sanki. Portfolyo çalışması[1] için dâhiliyeci danışman hocasına gitmiş. Bir gün veya yarım gün yanınızda çalışmamız gerekiyormuş, diyor. Hocası da onu bir asistanına, “biraz ilgilenin, bir şeyler gösterin” diye gönderiyor. Amaç, tıp fakültesinin ilk günlerinde mini mini genç tıbbiyeliye tıbbı ve okulu sevdirmek, ısındırmak. Asistanın da işi başından aşkın herhalde ki deyip ekliyor; şöyle bir bakmış çömeze, “sen de nereden çıktın” deyince genç tıbbiyeli adeta yıkılmış. Ağlıyordu bunları anlatırken diyor meslektaşım.

Ben de daha dün sabah 9.00’dan 17.30’a kadar altı beşinci sınıf öğrencisi ile birlikte hasta baktık. Biraz yoruldum ama mutluluğa değiyor. İki gün sonra da benim yanıma iki birinci sınıf öğrencisi gelecek, aynı maksatla. Hastaneden ayrılırken koridorlarda bizden başka kimse yoktu diyorum. Çoğu kez böyle oluyor diye de ekliyorum. Meslektaşım, sizin gibi idealist öğretim üyesi yok denecek kadar az. Tıp fakültelerinde öncelik eğitim olmalı ki gerçek de odur, diyor. Burada kastı tabii ki klinik uygulama alanları, temel tıp bölümü değil. Ama bunu dert edinen ve gereğini yapan da maalesef az, diyor.

Konu benim emekliliğime geliyor. Uzatılması için talepte bulunmadım deyince; devlet hastaneleri için Sağlık Bakanlığı emekli uzmanları davet edip, 72 yaşına kadar çalıştırıyor. Bizde ise 67; bu nasıl bir iş diyor. Ben de devlet aklı dediğimiz devletin kurumları ve oralarda çalışan bürokratların hafızaları, birikimleri, akıl ve vatan sevgilerindeki hassasiyetleri. Ama iş karara kalınca siyasi irade devreye girer diyorum. Sonra da, bazen devlet beyninin bazı kısımları diğer kısımlarından habersiz gibi çalışır. YÖK, Sağlık Bakanlığı ve yaş durumu da böyle işte diyorum. İğne çuvaldız misali, kendi halimiz de biraz da boncuk boncuk ağlatılan genç tıbbiyeli gibi.

KELİME CÜMLE KITLIĞI MI

Sohbet bazen benim bazen de arkadaşımın yönlendirmesi ile çeşitleniyor. Konularımız, ağırlıklı olarak eğitim, öğrenciler ve biz. Yakın zamanda öğrendiğim bir bilgi diyorum; İngiltere’deki eğitim sisteminin, anaokulundan üniversite sonuna kadar bir öğrenciye kazandırdığı kelime sayısı 30 bin imiş. İnsan bildiği kelimelerin yüzde onunu günlük hayatta kullanırmış; yani 3 bin kelime. Bizde ise okulların verdiği, öğretebildiği kelime sayısı ise 6-7 bin. Dolayısıyla günlük hayatta kullandığımız kelime sayısı 600-700 kelime. Bunlar tahsilli bir Türk insanı için geçerli rakamlar tabii ki. Bir arkadaşım bir gün merak etmiş saymış ve 250 kelimede kalmış.

DOĞRU MU?

Bu paragrafı alıp yapay zekâya (Gemini)........

© tarihistan.org