İngilizlerin Pan-Turancılık ve Pan-İslamcılık yorumu
İngilizlerin Pan-Turancılık ve Pan-İslamcılık konusundaki yorumu
Mehmet Akif Erdoğru
(The Rise of The Turks The Pan-Turanian Movement, February 1919,Türklerin Yükselişi ve Pan Turan Hareketi, s.26-28) başlıklı İngiliz Hariciyesi’ne sunulan bir raporda (büyük ihtimalle Arnold Toynbee ve ekibi tarafından hazırlanmıştır), bu konuda şu yorum yapılıyor:
‘İttihat ve Terakki'nin fırsatçılığı, Pan-Turancılık ve Pan-İslamcılığı aynı anda yürütme girişimlerinde en açık şekilde ortaya çıkar. Ancak bu iki görüş birbirine taban tabana zıttır. İttihat ve Terakki ise hiçbirine bağlı değildir, her ikisini de sömürür. Pan-İslamizm aslında dini bir doktrin değildir. Öyle olsaydı, Pan-Turancılıkla bu kadar uyumsuz olmazdı. Pan-İslamizm ve Pan-Turancılık, Osmanlı İmparatorluğu'nun yurtdışındaki gücünü artırmaya yönelik birbirine rakip iki siyasi programdır.
On dokuzuncu yüzyılda İslam'daki dini canlanmanın çoğu kesinlikle Osmanlı karşıtıydı. Necd'deki Vehhabiler ve Sudan'daki Mehdiciler, Türkleri Frenklerden ve kâfirlerden pek de farklı görmüyorlardı. Senusiler ise İstanbul'un fikri karmaşasından kaçmak için Libya çölüne çekildiler. Tüm bu hareketlerin destekçilerinin (a) Araplar, (b) medeniyetsizler ve (c) Osmanlı veya Avrupa denetiminden silah zoruyla kurtularak bağımsız olanların olması dikkat çekicidir.
Osmanlı'nın Pan-İslamizm doktrini ise, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi Avrupalı devletlerin idaresi altındaki yerleşik, medeni Müslüman nüfusa hitap ediyordu. Bu nüfuslar, Avrupa müesseselerini yeterince görmüşlerdi ve bunları kendileri de görmek istemişlerdiUluslararası siyasette bağımsız bir rol oynayan, kendi kendini yöneten uluslar olmayı arzuluyorlardı ve Türkiye'ye hayranlık duyuyorlardı, çünkü Türkiye'nin, ideallerini çoktan gerçekleştirmiş bir Müslüman devlet olduğuna inanıyorlardı. Türkiye'nin Avrupa maskesi altında yatan zayıflığını ve yozlaştığını görebilecek kadar bilgili değillerdi. Onlar Türkiye’yi olmak istedikleri bir model olarak görüyorlardı. Türkiye İslam halklarının siyasi geleceği için mevcut bir garantiydi. Zira İslam, teorik olarak hem siyasi hem de dinidir. Halife, tüm iyi Müslümanların dünyevi hükümdarı ve aynı zamanda dini lideridir. Bu siyasi birliğin, Hz. Muhammed'in vefatından bir yüzyıl sonra bozulduğu ve bir daha asla tam olarak........
© tarihistan.org
