menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kimlik

8 0
27.04.2025

Geçen yazımda insanların bir araya geldikleri her yerde, iş yerinden siyasi partiye, dernekten millete, yöneticilerin hedefi “biz” hissini yaratmaktır demiştim. Biz, mensubiyet şuurudur. “Biz”, kimliktir; Milan Kundera’nın dediği gibi, benliğimizin büzülüp kendi içine çökmesini önleyen şeydir.

Ölümün İnkârı (The Denial of Death) kitabında Ernest Becker, “İnsan ölümlüdür ve ölümlülüğünün farkında olan yegâne yaratıktır.” diyor. Dolayısıyla insanoğlunun en büyük problemi faniliğidir. İnsan bu önlenemez sondan kurtulmak için, tekrar ölümsüzlüğe kavuşmak için, başta din ve mistisizm olmak üzere çareler arar. Bunlardan biri de mensubiyettir. Kendi ölümlü olsa bile, mensup olduğu toplumun ölümsüz olduğunu hisseder. Bu hissi en kuvvetle veren toplum, millettir. Halkla millet arasındaki baş fark, halkın geçmişsiz ve geleceksizliği, buna karşılık milletin, güçlü bir zaman boyutuna sahipliğidir. Dolayısıyla millet hem bugün yaşayan halktır hem de anne-babalar, büyükanne ve büyükbabalar ve bütün atalardır; geleceğe baktığımızda da çocuklarımızdır, torunlarımız ve onların çocuklarıdır, bütün gelecek nesillerimizdir. İşte zaman içindeki bu akışa mensubiyet, insanın ölümlülüğüne sürülmüş bir merhemdir. Kesin tedavi olmasa bile… Edebiyatçı bugünkü dostları kadar gelecek nesiller için de yazar. Çalışan, üreten, hem ailesi ve dostları hem de gelecekteki akrabaları için üretir. Resimden, heykelden mimariye insanın yükselen bütün kültürü hem bugünkü toplumu içindir hem gelecek nesilleri........

© tarihistan.org