menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ortadoğu nereye gidiyor?

14 23
18.06.2025

Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ yargılandığı dava dolayısıyla 11 Haziran’da yaptığı 51 sayfalık savunmada Ortadoğu’da yaşananların tarihsel arka planına değindi ve şöyle bir analiz yaptı:

“1974’te gerçekleşen, Arap-İsrail savaşından sonra Arap dünyası, Abbasilerden sonra ilk kez, milli bilinç ile bir araya geldi. OECD yani petrol satan ülkeler, Batı dünyasına karşı petrol ambargosuna başladılar. Petrol ambargosu, sanayileşmiş Batı’yı ağır bir ekonomik krize itmiştir. Bunun üzerine, Nixon yönetiminin milli güvenlik danışmanı Henry Kissinger, ünlü Ortadoğu tarihçisi B. Lewis’i, uyanan Arap milli bilincinin nasıl ayrıştırılacağı konusunda bir çalışma yapmakla görevlendirmiştir. B. Lewis ise uzmanlar ile yaptığı bir dizi toplantıdan sonra, ortaya çözüm olarak Arap devletlerinin Osmanlı egemenliği döneminde olduğu gibi, etnik ve mezhepsel fay hatları boyunca bölünmesi projesini koymuştur. Diğer bir ifade ile bütün Ortadoğu ülkeler, Lübnan gibi etnisite ve mezhebin siyasal temsil ile yeniden örgütlenmeliydi. Böylece Ortadoğu’yu bölmek ve yönetmek daha kolay olacaktı. Milli kimlik zayıflayacak, milli devlet ve ordular zayıflayacak, milli birlik yok edilecekti.

(…)

Birinci Körfez Savaşı, Irak’ın Kuveyt’i işgal sonrasında 1990’da gerçekleşmiştir. ABD’nin Çöl Fırtınası operasyonu sonrasında Irak yenildi. Kuzey Irak’ta de facto bağımsız Kürt bölgesi oluştu. Bernard Lewis, 1992’de 1974’tek planını güncelledi ve iki tespit yaptı. Birinci tespit; Arap milliyetçiliğinin çözülürken İslam kökten dinciliğinin yükseleceği, ikinci tespit ise Ortadoğu’da Lübnanlaşmanın hızlanacağıydı. Bu iki öngörünün de aradan geçen 33 yıl içinde ne yazık ki gerçekleştiğini gördük.

(…)

11 Eylül 2001’de gerçekleşen El-Kaide saldırılarından sonra, Ortadoğu’nun parçalanması ve yenden yapılandırılması için; ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’ni yürürlüğe koydu. Büyük Ortadoğu Projesi 5 yıl içinde; Irak, Suriye, Lübnan, Libya, İran, Somali ve Sudan’ı parçalayacaktı. Bu ülkelerin parçalanmasının kararının alındığını 11 Eylül’den kısa bir süre sonra Avrupa’daki görevini bitirip Washington’a Pentagon’a dönen Orgeneral Wesley Clark, Amerikan Genel Kurmay Başkanlığı’nda girdiği bir toplantıda öğrenmişti. ABD Ortadoğu’yu böleceğini gizlemedi. Hatta açık açık ilan etti. Dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice, 6 Ağustos 2003’te Ortadoğu’da 22 ülkenin nasıl dönüştürüleceğini açıklayan ünlü makalesini yayınladı. Ortadoğu demokratikleştirilecekti. Irak’a yönelik Amerikan operasyonu, 20 Mart 2003’de başladı. Irak, savaş bitti denildikten sonra yıllar süren iç savaşa sürüklendi ve Amerikan işgal sırasında Lübnanlaştı. Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Sünni Arap, Dışişleri Bakanı Şii Arap, Genelkurmay Başkanı Kürt oldu ve ülkenin kuzeyinde federe Kürdistan kuruldu”.

Muhtemelen hapishane koşulları dolayısıyla Özdağ küçük bir karışıklık yapmış. Irak’ta federatif bir yapı var. Kürdistan Bölgesel Yönetiminin kendi ayrı yönetimi var. Irak’ın genelindeki cumhurbaşkanı da Kürt. Başbakan nüfus çoğunluğunu oluşturanlardan, Şii Arap. Meclis başkanı ise Sünni Arap. Irak’taki Kürt nüfusun oranı % 15-20. Bu orada rağmen hem federatif bir yönetimleri var,. Hem de Cumhurbaşkanı Kürt. Bunu ABD etkisine ve Arapların Şii ve Sünni olarak bölünmelerine de bağlamak lazım. Devlet yönetiminin etnik dini kimlikler arasında paylaştırılmasına Konfesyonizm deniyor. Bunun İsviçre’deki kanton yönetimleriyle uzaktan yakından alakası yok.

Özdağ savunmasının devamında şunları söylüyor:

“Ortadoğu’da büyük bir Kürdistan’ın kurulması için Irak ve Suriye’nin bölünmesi yetmiyor. Dört ülkenin parçalanması gerekiyor. Irak, Suriye, İran ve Türkiye. Irak ve Suriye parçalanmıştır. Artık hedefte İran ve Türkiye vardır. Hamas’ın İsrail’e saldırması sonrasında (7 Ekim 2023) İsrail’deki en ırkçı İsrail hükümeti uzun yıllardır hazırlandığı bir savaş için fırsat bulmuş ve Gazze’yi yok etmiş, Lübnan’da Hizbullah’ı büyük ölçüde tasfiye etmiş, Suriye’deki İran güçlerini imha etmiş, Şii milisleri çekilmeye zorlamış, Beşar Esad rejiminin yıkılmasını sağlamış, Suriye ordusunun kalan silah ve cephane envanterini yok etmiştir. Golan Tepelerini işgal etmiştir. Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG ise İsrail’i doğal müttefik olarak görmektedir. İsrail dört Arap devletini yendiği 1967 savaşından bu yana Ortadoğu’da bu kadar br jeopolitik avantaj elde etmemiştir”.

İsrail’in kurulmasından 1980’lere kadar Araplar İsrail’e karşıydılar. Arap milliyetçiliği çerçevesinde İsrail’le savaştılar. Ancak mezhep ve kimlik temelinde bölünme, ümmetçilik anlayışı Arapları İsrail karşısında pasif bir konuma, hatta işbirlikçi bir duruma itti. Bugün neredeyse hepsi İran karşısında İsrail’i destekliyorlar. Şüphesiz bunda İran’ın Şiilik temelinde yayılma politikalarının etkisi de var. Ancak herhalde seküler Arap........

© tarihistan.org