menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

GENÇLİK ve BİZ

7 0
07.03.2025

GENÇLİK ve BİZ

İnsan ömrünün en delişmen dönemdir gençlik. Gözü karadır, düşünmeden hareket etse de hayaller gencin dayanağıdır. Unutmayalım ki medeniyet ve teknoloji bugüne ulaştıysa gençlerin hayalleriyle mümkün olmuştur. Gençlikte hayal kurulur, orta yaşta bu hayaller gerçekleştirilmeye çalışılır, ihtiyarlıkta bu gerçekleştirilenlerin ya sefası ya da cefası çekilir. Gençliğin diğer bir özelliği asiliğidir. Ele avuca sığmayan cesareti, kendinden öncekileri beğenmeyişi, sürekli değişim ve heyecan araması gencin özellikleri arsındadır.

Genç, bedeninde yaşadığı fiziksel; düşüncesinde yaşadığı ruhsal değişimin etkisiyle kabına sığmayan davranışlar sergiler. Biz yetişkinler, teknoloji dünyasının da körüklediği bu değişim fırtınası karşısında gence nasıl yaklaşacağımızı bilemiyoruz. Sağlıklı bir iletişim kuramadığımız için gençlerin bizi; bizim onları anlayamadığımız konusunda serzenişlerde bulunuyoruz.

Gerçi gençten ve yeni kuşaktan şikâyet sadece bugünün sorunu değildir. Aristo (MÖ. 322): “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda, kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkı­yorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.” demiştir. Sokrates (MÖ 399) de: “Günümüzün çocukları rahat yaşamayı tercih ediyor, kötü davranışları var, otori­teye başkaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine laklak et­meyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, reisi olmuşlar. Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar, onlara itiraz ediyor­lar, destek olma yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar.” diyerek bizim sıkıntılarımıza benzer serzenişlerde bulunmuşlardır. Heseidos (MÖ 800) ise: “Günümüz gençleri öyle umursamaz ki ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum.” diyerek gençlerle ilgili yönetimsel kaygılarını ifade etmiştir. Yine eski Sümer tabletlerinde geçen baba- oğul diyaloğu aynı sıkıntının insanlık tarihi kadar eski olduğunu gösterir.

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi kuşaklar arası çatışma tüm insanlığın kronik sorunu olduğunu görülmektedir. Sanayi devriminin toplumları değiştirmeye başlayana kadar insanların günlük yaşamları hep önceki neslin yaşamının tekrarı gibidir. 1900’lü yıllara kadar geçen sürede özellikle Avrupa’da her alanda hızlı bir değişim gözlenir. Bu değişimin sosyolojik hayattaki yansımaları kuşak kavramıyla ifade edilmeye çalışılmıştır: Sessiz Kuşak (1925-1945), Bebek Patlaması Kuşağı (1946-1964), X........

© tarihistan.org