menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyetin İlk Yıllarında MANİSA'DA HANGİ MEZARLIKLAR VARDI

7 3
10.03.2025

Cumhuriyetin İlk Yıllarında

MANİSA’DA HANGİ MEZARLIKLAR VARDI

En sessiz kalabalıklarımızdır mezarlıklar. Göçmüş gibi görünseler de ebedi yurtlarına merhum ve merhumeler, hayatımızın tam içindedirler, hasret dolu hüzünlü manzumeler. Ne onları ziyaret etmeden bayram yaparız, ne de onları dualara dâhil etmeden Yaradana taparız. Görünmez bellektirler, unutturmayan geçmişimizi ve dahi göbek bağımızdır toprağa bağlayan neslimizi. Önden gidenler her zaman çoğunluktur, arkadakiler azınlık. Aslında ölüm çok da uzak sayılmayan meseledir bizlere sadece bir anlık. Kaçınılmaz yolculuğun son istasyonudur kabristanlar ve her ziyaret ile biraz da bu sefere hazırlığı hatırlar geride kalanlar.

1930’lu Yılların başında var olup çoğu günümüze ulaşamayan, ulaşanların ise sayılarının ve alanlarının iyice küçüldüğü, mezar taşlarının yok olduğu Manisa mezarlıkları hangileridir. Günümüze ulaşamayanlar neredeydi?

Mezâr” sözcüğü Arapça kökenli olup, زار “zar: ziyaret etti” fiilinden türemiş “ziyaret yeri, ziyaretgâh” anlamına gelmektedir. Bununla birlikte “Kabir” kelimesi de Arapça (kabr) kökenli olup, mezarın eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır. Mezarlık ve Kabristan günlük hayatta kullanılmakta olup mezarların/kabirlerin toplu olarak bulunduğu yeri ifade etmektedir.

Hazire” kelimesinin sözlük karşılığı çit, çitle çevrili yer olsa da, tarihi süreçte dilimizde cami, türbe ve tekke bahçelerinde oluşturulmuş, etrafı parmaklık veya duvarla çevrili olan mezarlık olarak kullanılmaktadır.

Ziyaret edilen mezarların kime ait olduğunun bilinebilmesi için bilgiye ihtiyaç vardır. Bu bilginin kabrin toprak üstünde kalan kısmında olması ve uzun yıllar dayanabilmesi arzu edilmiştir. Amaca en uygun unsur olarak da taş seçilmiştir. Kabirlerin başına taş koyma geleneğinin ne zaman başladığına dair kesin bilgi yoktur. İslam ile birlikte gelişen ve bir gelenek halini alan, kabrin baş ve ayakucuna dikilen bazen de sadece başucuna dikilen mezar taşlarına “şahide” ya da “mezar taşı” denilmektedir.

Mezar taşlarını sadece medfun bulunan kişiyi tanımlayan şahideler olarak görmek pek doğru olmayan bir yaklaşımdır. Türk mezar taşları Anadolu’daki örnekleri ile diğer İslam ülkelerinde pek rastlanmayan, hat, Türk süsleme sanatları, taş işçiliği ve edebiyat açısından eşsiz örneklere sahiptir. Bu yönleri ile sadece sanatsal değil, tarih, sosyal ve diğer bazı araştırmalar için de birer belge hükmündedirler.

Günümüz kabirlerin çoğunluğunda maalesef estetik kaygıdan uzak, genellikle kabir yeri belirlemek adına mermerden yapılan mezarların ve taşların baskın bir görüntü verdiği aşikârdır.

Mezarlıklar ilk kurulurken genellikle şehir dışı alanlar seçilmiş, zaman içinde genişleyen iskân alanları ile şehir içinde kalmış, şehrin bir parçası haline gelmiştir. Manisa’da geçmişte Ulu Mezarlık günümüzde Çatal Mezarlığı bu konuda iyi birer örnektir. 1930’ların Başında çalışmalar başlatıldığında şehrin dışında olan Çatal’ın alanı günümüzde şehrin içinde kalmıştır. Arkasının dağa yaslanması ve komşu sınırının askeri birlik olması bir nebze daha asli görüntüsünü korumasına fayda sağlamıştır.

Hazireler, tarihimizin önemli kültür unsurlarındandır. Genellikle bir cami, tekke gibi yerlerin bahçesinde........

© tarihistan.org