Tasvir-i Efkâr’la doğan güneş: Nâmık Kemâl
hakanakpinar227@gmail.com
Şinâsi’nin, Tasvir-i Efkâr’daki başyazılarında, siyasal eleştiri ve itirazlarla ifade ettiği özgürlükçü talepler, dönemin ruhuna uygun olsa bile Osmanlı’nın müesses nizâmı bu değişime henüz hazır değildi.
1789 Fransız İhtilâli sonrasında esen milliyetçilik rüzgârları, en çok da milliyetler ve inançlar mozaiği olarak ayakta kalmaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu’nu tehdit ediyordu. Çağa geç kalan Osmanlı Hanedanı, Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile Osmanlı Devleti’nin-nispeten de olsa-Batı Medeniyeti’ne uyum sağlamasını ve böylece Devlet-i Aliyye’nin dağılmasını önlemeye çalışıyordu. Ne var ki Hanedan, Tanzimat Devri’ndeki Batılılaşma ve modernleşme hareketlerini daha ziyade “şeklî” olarak yürütüyor; beş asırlık sultanlık yetkilerini halkla paylaşmaya pek yanaşmıyordu. Aslında Hanedan, devletin dağılmasını önlemek için Batılılaşma hareketlerine hizmet eden yeniliklere, biraz da mecburen yol vermişti.
Şinâsî başyazılarında, Avrupa devletlerindeki parlamenter sistemlerden örnekler vererek, “Taçlı Demokrasi” (Meşrutiyet) fikrinin Osmanlı aydınları arasında yeşermesine olanak sağlamaya çalışıyordu. Bu hususta sonuç da almış; “Meşrutiyet ve Hürriyet” kavramlarını, devrin aydınlarının siyasî söylemi haline getirmeyi başarmıştı. Şinâsi, Meşrutiyet fikrinin, muhalif Osmanlı aydınları tarafından ideolojik bir meşâle olarak tutuşturulmasında ilk ve tek âmil olmuştur. Bu yönüyle O, “Yeni Osmanlılar” (Genç Osmanlılar) adıyla ortaya çıkacak olan Meşrutiyetçi fikir hareketinin temellerini atmış bir gazetecidir.
I. Meşrutiyet hareketini başlatan Yeni Osmanlılar,........
© Tanyeri Haber
