menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Milli kahramandan bir haine: Çerkez Ethem

81 3
08.07.2025

Diğer

08 Temmuz 2025

Fotoğraf, Haziran 1920 yılında çekilmiştir. Kaynaklarda yer aldığı üzere, çekim Yozgat İsyanı’nı bastırmak amacıyla harekete geçilmeden önce yapılmıştır. Ortada şapkasıyla net biçimde tanınabilen kişi Mustafa Kemal Atatürk. Yanında, geleneksel Çerkes şapkası ve üniformasıyla duran lider Çerkes Ethem

"Yanlış İliklenen Düğme-Geçmişle Gelecek Arasında Cumhuriyet” Erdoğan Aydın

25 Mayıs 1919, Balıkesir’in Bandırma ilçesi, Emre Köyü.

Atların nal sesleri altındaki toprak yol, ilkbaharın son demlerini yaşamaktadır. Doğa, yeşilin bin bir tonuyla bezendiği bir manzaraya ev sahipliği yapmaktan memnun. At sırtındaki subay, yanındaki birkaç yol arkadaşıyla, yol kenarındaki yabani çiçeklerin kokusu içlerine çekerek zeytin ağaçlarının gölgesinde ilerler.

Bahar olmasına karşın hava soğuktur. Emre Köyü’ne vardıklarında güneş tepelerindedir. Geniş bir araziye yayılan, beyaz badanalı, kırmızı kiremit çatılı bir konağın önünde dururlar. Genişçe bir odaya buyur edilirler.

Az sonra ev sahibi içeri girer. “Uzun boylu ve neredeyse hiç eti olmayan, canlı bir iskeleti andıran kudretli bir bedene sahiptir.” Uzun bacakları, ince beli ve geniş omuzları üzerinde taşıdığı küçük burunlu, kocaman sarışın kafasıyla, avını kollayan bir kartalı andırmaktadır.

“Selamün aleyküm, bendeniz Neşet bin Ali, şeref verdiniz efendim.” der.

Sakalsız, bakımlı bıyığıyla misafir ayağa kalkar. Yüz hatları belirgin, gözleri dikkat çekicidir. Orta boylu, düzgün yapılı ve zarif duruşuyla selam verir:

“Bendeniz Miralay Albay, Heyet-i Temsiliye Üyesi Rauf Bey. O şeref bana aittir” diye karşılık verir.

Vatanın ve milletin selameti için geldiğini söyleyen Miralay, “Kardeşlerin Manyas’ta ise yolumu oradan geçirir, kendileriyle görüşürüm. Fakat benim asıl görüşmek istediğim sensin.” diye ekler.

Neşet bin Ali’nin, Hamidiye Kruvazörü Komutanı olarak nam yapmış, Karadeniz ve Akdeniz seferlerinin gözdesi bir askeri şahsiyetin bizzat kendisini ziyaretinden göğsü kabarmıştır.

Sade döşeli odanın duvarında yıldız tuğrası işlemeli bir tablo ile iki eski tüfek asılıdır. Camlardan birinin kırık, gazete kâğıdıyla kapatılmış olduğu gözden kaçmaz. Bu küçük köy konağının genişçe odasında, soba çevresine dizilmiş minderlerin üzerine oturur vaziyetteki toplantı basit bir ziyaretin ötesinde, Millî Mücadele’nin kıvılcımlarının atıldığı, tarihî bir anın başlangıcı gibidir.

Rauf Bey ince bıyığını parmaklarıyla sıvazlar.

“Yunanlılar buralara da sarkacaklar. Padişah ve Ferit Paşa Hükümeti bu istilaya karşı hiçbir şey yapamazlar. Ne yapacaksa milletin kendisi yapacaktır. Bunun için, namus ve varlığını müdafaada kendisine layık evlatlarını da başına geçirecektir. Seni ve kardeşlerini bunun için görmeye geldim.”

Nejat Bey;

“Rauf Bey, senin gibi birinin bu işe öncülük etmesi beni cesaretlendirdi. Milletin kurtuluşu için elimden geleni yapmaya hazırım.” diye yanıtlar.

Yunan ilerleyişine karşı bir karargâh gibi kullanıldığı anlaşılan evin kapıları, silahlı adamlar tarafından arada bir açılıp içerisi kolaçan edilmektedir. Görüşmeleri, beklenmedik şekilde uzamış, Reşit ve Tevfik Bey kardeşler de aralarına katılmıştır.

Sobadan yükselen odun çıtırtılarına Neşet Bey’in heyecanlı sesi karışmakta, onu zaman zaman kardeşi Reşit’in araya girişleri bölmekte, diğer kardeş Tevfik’in suskunluğunda odada Kuvâ-yı Milliye, Heyet-i Temsiliye, Ankara’ya bağlılık, Kuvâ-yı Seyyâre, milis kuvvetleri sözcükler dolaşmaktadır...

Yaklaşık altı saat kadar süren görüşmenin ardından Miralay Rauf Bey, Emre Köyü’ne olan ziyaretinden istediğini elde etmiş olarak ayrılır. Neşet bin Ali’yi, emrindeki Kuvâ-yı Seyyâre........

© T24