2,5 metrelik heykellerin tepesindeki küçük kadın Büşra Kara: “Bizim kız kaynakçı oldu!”
Diğer
30 Haziran 2025
Metalden işlenmiş bir figür karşısında durduğumuzda ne hissediyorsunuz? Metalin soğukluğu ama işlenirken yeniden kazandığı hatların yumuşaklığı ne güzel bir tezat…
İnsanlık tarihinde metal, bronzun MÖ 3300 dolaylarında Çin’de tören objesi olarak kullanılmaya başlanmasıyla mistik bir tören aracından demirin yaygınlaşmasıyla ritüellerin insanı yücelten anıtlara dönüşümüne tanıklık etti.
Donatello’nun Rönesans’ta ince beden incelemesiyle başlayan yol, Rodin’in kırılgan insanlarını odağa taşıdı. 20. yüzyılda David Smith çıplak çeliğin geometrisiyle, Richard Serra devasa çelik levhalarıyla mekânı sarsarken, Anish Kapoor paslanmaz ayna yüzeylerle figür ile kent arasındaki görsel diyaloğu genişletti. El Anatsui ise Afrika kökenli zanaat geleneğini alüminyum kapaklarla dokuyarak, kolektif hafızayı ve geri dönüşümün kolektif tahayyülünü devasa ölçeklere taşıdı.
Büşra Kara, ülkemizin metal heykel alanında öne çıkan genç kuşak sanatçılarından biri. Almanya’da başlayan eğitim macerasını Eskişehir’den Polonya’ya uzanan bir grafikle devam ettiren Kara, henüz yirmili yaşlarında adını ulusal ve uluslararası platformlarda duyurmuş olması açısından dikkat çekici bir isim.
Söyleşimizde, genç sanatçımıza kişisel ve toplumsal anlatılarla örülü metal pratiğini ve diğer şeyleri sorduk.
Fotoğraflar: Muhsin Ergün
Merhaba. Eğitim hayatınızın başında bir Almanya yolculuğunuz var. O dönemden bahseder misiniz? Lise dönemine kadar olan yolculuktan...
5 yaşından 12 yaşına kadar, yani 2002 - 2009 yılları arasında Almanya’da yaşadım ve ilkokul eğitimimi orada tamamladım. Disiplinli çalışma alışkanlığımı o dönemler edindiğimi söyleyebilirim. Okulda sıkça el işi dersleri oluyordu. Bu derslerin üzerimdeki etkisini Türkiye’ye döndüğümde fark ettim. Liseyi ise Beylikdüzü Aşık Veysel Güzel Sanatlar Lisesi’nde okudum. Ortaokulda resim öğretmenim Hülya Uludağ, yeteneğimi keşfedince sanat yolculuğum başlamış oldu.
Bu hikâyede size kısa süreli göçmen diyebiliriz sanırım. O dönemin disiplinli çalışmanın dışında siz de yansıması ne oldu?
Almanya’da göçmen olarak yaşıyorduk. Çocuk yaşta farklı kültürlerin bir arada yaşamaya çalıştığını gözlemlemek benim için önemli bir tecrübe oldu elbette. Küçük yaşlarda birçok şeyi deneyimleyerek büyüdüm; adeta “büyümeden büyümek” gibiydi bu. Bunlar insanların kendini koruma biçimi ve dışarıya yansıttığı kimlik üzerine düşünmemi sağladı. Bu nedenle heykel çalışmalarımda, özellikle insanın iç dünyasını ve varoluş çabasını görünür kılmaya çalışıyorum.
Heykelle tanışmanız nasıl oldu?
Heykel her zaman cezbediciydi benim için formsal algıdan dolayı fakat asıl heykeli benimseme dönemim lise yıllarımda ki heykel hocam Mehmet Latif Sağlam ile oldu. Çok fazla projeyi beraber uzun mesailer harcayarak yaptık. Ve bunu yaparken usta çırak ilişkisini benimseyerek çalıştık. Bir heykeltıraşın mutlaka deneyimlemesi gereken bir şeydir usta çırak ilişkisi. Özellikle çeşitli malzemeler ile çalışma fırsatı bulmam ve onları benimsememle üniversitede Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel........
© T24
