menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yapay zekâ ve kalmayan akıl sağlığımız

20 1
15.06.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

15 Haziran 2025

Yapay zekâ ile üretilmiş bir spiker, “Merhaba, şimdi haberler” diyerek, gözümün içine bakarak selam verdi telefonumda gezinirken. Göz teması var, diksiyon düzgün, vurgular yerli yerinde. Üstelik saçlar da şahane. Gerçekten daha gerçek. İnanmamak için Einstein zekâsına sahip olmam gerekmiyor, sadece acaba diyen bir şüphe refleksine ihtiyacım var. O da artık zirvede zaten. Neye inanmayıp, neyi normal bulmayacağıma bir türlü emin olamadığım çağdayım. “Kitap ücretleri açıklanmış, 83.000 TL” yazan veli arkadaşıma hemen inandım mesela. Sonra bir başkası “Bir sıfır fazla ayol. Öyle fiyat olur mu?” diye yanıt yazınca, ona da hemen inandım. Ben hala “Zeki Müren de bizi görebilecek mi” çağındayım. İlerlemek, gelişmek, dönüşmek istemiyorum. Geçmişe sarılmak istiyorum. Tüm bunlar bana fazla geliyor.

Dün “İran’da bomba görüntüsü” diye servis edilen bir video düştü önüme. Dumanlar, bağırışlar, ağlayan çocuklar… Sahte. Bir yapay zekâ prodüksiyonu. Binlerce kez paylaşılmış. “Gerçek” olup olmadığı değil, “gerçekmiş gibi hissettirmesi” yetmiş olmalı.

Ve şöyle tuhaf bir noktadayız artık: Gerçeğin tam olarak kendisi bile “yetersiz prodüksiyon” gibi kalıyor. Yüksek çözünürlük daha çok inandırıyor beni de mesela. Yapay zekâ tarafından üretilen şeye yalan da diyemeyiz. O da bir gerçektir. Çünkü biz onu görüyoruz, duyuyoruz, hissediyoruz, etkileniyoruz. Bir ses kaydının doğru tonda olması, bir yüz ifadesinin gerçek gibi görünmesi ya da bir hikayenin içimizi sızlatması; evet, bunların hepsi gerçektir. Ama bizim üretmediğimiz, bizim hatamızla oluşmamış, bizim çabamızla büyümemiş bir gerçekliktir. Yani bizden çıkmayan, bize dokunan ama bize ait olmayan bir gerçeklik.

Bazen her şeyin yalan olduğunu düşünüyorum. Bazen de hiçbir şeyin yalan olmadığını… İyi de bu hale gelmem, benim zayıflığım mı? Geçenlerde limon alıyorum, kilosu 45 lira. Yanımdaki teyze “Bu kesin Çin limonu” dedi. Elimi hızla geri çekivermişim. Birkaç saniye sonra “Çin’den yapay limon da mı geliyor” dedim. “Sarısına bak, nasıl parlıyor, çok gerçek gibi” dedi. Gerçek olmasın dedim, mümkün değil, alma onu dedi. Alsam bir türlü, almasam bir türlü. Arafta kaldım. Limon gibi limon ama almadım. Pişmanım. Limon üzerinden algım yönetildi… Taksideyim, benzine zam gelecek akşamında, radyodan dinliyoruz, şoför “Bak bu da psikolojik” dedi. Benzin de psikolojikmiş. Bu yüzden mi, her seferinde içim daralıyor dedim. Öyle dedi…

Nörobilim diyor ki, aslında bu bizim beynimizin suçu. Daha doğrusu, doğamızın. Zihin Kuramı diye bir şey var – yani başkalarının ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışmak, onların niyetlerini anlamak, empati kurmak… İnsan olmanın en rafine becerisi bu. İnsan, sadece gördüğünü algılayan bir tür değil. Gördüğünün ne anlama geldiğini tahmin eden, duygusunu okuyan, niyetini sezen bir canlı. Zamların gerçek sebebi bizi üzmesi yani. Zam zam olduğu için bir anlam ifade etmiyor, ancaaaa hislerine dokunursa... Kafamızın içi 7/24 niyet okuma ajansı gibi çalışıyorsa vay halimize. Zaten........

© T24