LGS: Lanet Gelsin Sınavı
Diğer
27 Temmuz 2025
2025 yılı LGS’sine 963 bin 142 öğrenci girdi. Aynı anda. Aynı sorularla. Aynı hayalle. Ve o hayal, yalnızca 200 bin kişilik bir kontenjana çıkıyor. Yani milyonluk yarış, “yalnızca yüzde 16’nıza yer var” denilerek son buluyor.
Peki bu nasıl bir eşitlik? Daha doğrusu, bu ne tür bir eşitsizlik? Öyle ki, sistem adil görünmek için adaletsizliğini kamufle etmek zorunda kalıyor; şeffaflıktan uzak bir yerleştirme algoritması, kamuoyuna açıklanmayan sıralama verileri… Hepsi sistemin kendi içine kapanmasına neden oldu, içine kapandıkça da üzerindeki şüphe büyüdü, şüphe büyüdükçe de güven kalmadı. Ve sınav artık bilgi ölçen bir mekanizma olmaktan çıktı, siyasi bir sembole dönüştü.
Tarihte buna benzer çok olay yaşandı. Mesela 19. yüzyıl sonunda Fransız eğitim sisteminde, liselere geçiş sınavları aristokrat çocukları korumak için şekillendirilmişti. Notlar, kılık kıyafet, beden dili ve aile itibarı gibi parametreler, sınav sonucuna etki ediyordu. Bu farklar yıllar içinde o kadar görünür hale geldi ki, Fransız Eğitim Bakanlığı 1912’de bir reform yapmak zorunda kaldı: Sınavlar kimliksizleştirildi, sadece içerik üzerinden değerlendirme yapılmaya başlandı. Ama yine de sistemin sınıfsal izlerini temizlemek tam bir yüzyıl sürdü. Bugün Türkiye’de de LGS sonuçları, sınavdan çok sistemin sosyolojik röntgeni gibi. Bu, yalnızca bir eğitim sorunu değil. Bu, bir toplumsal sözleşme meselesi.
Eskiden çocuklar anne babalarının hayalini kurduğu yerlere ulaşırdı. Şimdi o yerler, annenin babanın eğitim düzeyi, mesleği, evin metrekaresi ve haneye giren aylık gelirle belirlenmek zorunda. LGS, her ne kadar bireysel performansa dayalı görünse de aslında çocuğa değil, ailesine bakıyor. Eğitim Reformu Girişimi’nin yayımladığı veriler net: Bir öğrencinin sınav puanıyla ebeveyninin eğitim durumu arasında ciddi bir korelasyon var. Annenin en fazla ilkokul mezunu olduğu bir evde büyüyen çocuk ile üniversite mezunu bir annenin çocuğu arasında, LGS’de puan farkı çok büyük. Yani çocuğun okul başarısı, sadece evdeki kitap sayısıyla değil, mutfaktaki buzdolabının markasıyla bile ilişkili halde. Zaten hepimizin çok iyi bildiği gibi; eğitim sistemi, bireysel başarıyı değil; sosyoekonomik kökeni yeniden üretme işlevi görür. Aileden gelen dil kullanımı, davranış kalıpları, okul kültürüne aşinalık gibi avantajlar, eğitimde başarıya dönüşür. Şöyle resmedelim; bir anne diyor ki; ben ilkokulu bıraktım, kızım zaten benden fazlasını yapıyor. Diğer yanda bir başka anne var; ben ODTÜ mezunuyum, bu notlar benim için kabul edilemez diyor. İki anne arasında yalnızca not farkı değil, bir gelecek tahayyülü farkı var. Ve LGS de, bu tahayyülleri mühürleyen bir araç. Sınav sonuçları bunu doğruluyor. Mesele yalnızca eğitim seviyesi değil. Gelir farkı da doğrudan belirleyici.........
© T24
