menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hepimizin mahallesi

26 11
13.04.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

13 Nisan 2025

Geçen hafta bir okur mektubu geldi. Bana yazdı ama aslında hepimize diyordu: “Siyasetin aptallaştırıcı koridorlarında dolanıp kendinize kötülük yapmayınız. Aptallaştırılmayı reddediniz.”

Çok haklı, çok doğru, çok acıklı…

Ama biz o koridorları çoktaaan geçtik. Hatta koridor filan kalmadı. Doğrudan bodrum kata indik, ensemizde nefeslerle yaşıyoruz. Kapı yok, kaçacak yer yok. Siyaset her yerde. Siyaset mutfakta. Siyaset sokakta. Siyaset kahve bardağında. Siyaset market poşetinde. Nereden alışveriş yapığına bakıp, hangi gazeteyi okuduğunu tahmin edenler ülkesinde yaşıyoruz. Tatilini nerede yaptığını söyle, hangi partiye oy vereceğini söyleyeyim anketi gördüm geçen instagramda.

Aynı sokakta yürüyor ama farklı gerçekliklerde yaşıyoruz. Aynı kahvecide oturuyor ama başka dünyalara bakıyoruz. Siyaset artık gündem değil, habitat. Pierre Bourdieu’nun habitus dediği şey tam da bu: İnsanların düşünmeden tekrar ettiği, otomatik düşünme biçimlerine dönüşmüş refleksler. Ve biz bu reflekslerle yaşıyoruz. Ne yediğimizden ne giydiğimizden ne izlediğimizden azadeyiz. Bourdieu bu halimizi görse şunu derdi: Habitusunuz safi siyaset olmuş, geçmiş olsun!

Çoktandır marka seçmek bir tür kimlik beyanı. Restoran seçerken aynı şey. Kim yandaş, kim değil diye liste çıkarılıyor. Haritalar görüyoruz sosyal medyada. Tatil rotası bile politik aidiyet testi gibi. Dip dibe iki otel arasında bile dünyalar kadar ideolojik mesafe var. Market meselesi zaten bir başyapıt. BİM’den alışveriş yapanla Macrocenter’a giren aynı ülkede yaşıyor değil mi? Çoğunlukla hayır. Sosyal medyada dolaşan o meşhur tweet vardı ya: “A101’den alışveriş yapıyorum diye beni yargılayamazsınız.” Evet, şaka değil; markalarımızla yargılıyor, yargılanıyoruz.

Sosyal medya platformu değiştirmek bile mahalle değiştirmek gibi bir şey oldu. X’in gidişatı yorunca, soluğu Bluesky’da aldık. Ama kaçılan şey aslında platform değil, üzerimize çöken siyasi iklim. Nereye kadar kaçacağız? Her saniyemiz buz gibi politik. İktidar da bunu biliyor. Muhalif de. “Ben o diziyi izlemem çünkü TRT’de yayınlanıyor” diyenle, “Dizimdeki oyuncu boykota destek vermiş” diyerek insanları işinden eden aynı kişi değil mi? Her yer politik savaş alanı.

En büyük çukur; confirmation bias devreye girdiği yerde başlar, yani insan zihni sadece kendi görüşlerini destekleyen verileri alır. Buna onaylama yanlılığı da diyoruz. Sırf buna hizmet etmek için algoritmalar bizi sürekli aynı mahallede gezdirir. Aynı cümleler, aynı bakış açıları, aynı öfkeler… Artık sadece kendimiz gibi düşünenlerin olduğu bir........

© T24