Gülmek serbest mi memur bey?
Diğer
04 Mayıs 2025
Önce fotoğrafa bakın: Camları buğulu bir otobüs, elleriyle kalp yapan, zafer işareti gösteren, iki başparmağıyla “her şey yolunda” demeye çalışan gençler, yetmemiş üzerine de kocaman gülümseyerek gazetecilere poz vermişler. Herhangi bir okul gezisinden dönen öğrenciler değil, 1 Mayıs’ta Taksim’e gitmek isterken gözaltına alınan gençler… Gülmek serbest mi memur bey?
Ve bu fotoğrafa bakıyoruz; hani şu “tik-tok şaka kuşağı” dediğimiz, metroda ördek videosu izleyip, kendi kendine gülüyor diye küçümsediğimiz gençlerle göze geliyoruz, değil mi? Şimdi nezaret camından gözümüzün içine bakarak gülümsüyorlar. Bu kadar gözaltı, bu kadar korku, bu kadar tehdit ama mutlu görünüyorlar değil mi? Neşenin ta kendisi. Gözaltında olmalarına rağmen elleriyle kalp yapanlar, kameralara gülümseyenler, kelepçeye rağmen poz vermeyi unutmayanlar… Bir refleks değil; bir karakter, bir isyan, bir dünya görüşü. Çünkü onlardaki neşe, iktidarın asla ele geçiremeyeceği bir şey. Yasaya tabi değil. Protokolü yok. Kural ihlaline girmiyor.
Biz, sesli, çok, abartılı, yerli yersiz, olur olmaz gülmenin ayıp sayıldığı son nesiliz, kahkaha atmak “hafiflik”, yüksek sesle gülmek “terbiyesizlik”, sokakta sebepsiz gülmek “deli işi” sayılırdı, yani ben arkadaşlarım tarafından “o kadar gülme, herkes sana bakıyor” diye uyarıldığımı çok bilirim ve şimdi karşımızda kendi gözaltı fotoğrafına sırıtarak poz veren bir kuşak durunca, ister istemez tuhaf bir şey izliyormuş gibi oluyorum.
Oysa belki de işin aslı şu: evet, gelecekleri belirsiz ama bir mizahları var, gülecek eğlenecek enerjileri, çokça umutları var. Ve bizden çok farklı olarak poz verme yetenekleri var, biri kamerayı çevirdiğinde gülümseyip şahane pozlar veriyorlar. Mesela bizim eski fotoğrafların hepsi çöpe atılabilir, bin kare çekilmiş- bir kareyi anca tutturmuşuz. O kadar bile yok! İşte sadece bu yüzden bile tehlikeliler. Resmen “bakmayı” biliyorlar. Resmen neye baktıracaklarını, nereye bakmaları gerektiğini, neyin anlamlı, neyin anlamsız olduğunu acayip iyi biliyorlar. İşte bu yüzden sistem onları susturmaya çalışıyor ama mizahın kralını yakalamışlar. Belki bu; kamusal bir protesto biçimleri. Belki kafayı yememek için de gülüyorlardır, neşeliler, rahatlar. Olabilir. Freud ne demiş: Gülmek, bastırılmış enerjinin boşaltılmasıdır. Gülmek, boğulmamak için başvurdukları hayatta kalma hareketi de olabilir. O bile ise, çok şık hareket.
Şimdi burada duralım ve verilere bakalım anlamak için: Dünya Mutluluk Raporu’na göre gençler yaşlılardan daha mutsuz; yani Shakespeare’in o meşhur insanın yedi çağı metaforunda çizdiği o hınzır, hayat dolu gençlik evresi artık istatistiklerde düşük serotoninle, geleceksizlikle ve sosyal medya kaynaklı depresyonla eş değer tutuluyor. Yani gençler,........
© T24
