Milli egemenlik, demokrasi, hukuk ve ifade özgürlüğüne dair bir uygulamalı çalışma: Fatih Altaylı vakası
Diğer
05 Temmuz 2025
17 Haziran günü Türkiye’nin en fazla hukukçu mezun eden Üniversitelerinden biri olan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde anayasa hukuku sınavı yaptık. Sınav sorularımızdan biri şuydu: “Demokratik devlet bağlamında ifade özgürlüğünün önemi nedir? Siyasi içerikli ifadelerin sınırlandırılması halinde hangi ölçütler dikkate alınarak değerlendirme yapılır? Kısaca açıklayınız.”
İfade özgürlüğüne ilişkin olarak bu tür soruları farklı formülasyonlarla daha önce de defalarca sorduk aslında. Buna benzer soruları ısrarla sormamızın nedeni, mezun olduktan sonra avukat, hâkim ya da savcı kimliğiyle toplumun önüne çıkacak öğrencilerimizin ifade özgürlüğü ile demokrasi arasındaki bağı kurmasını sağlamaktır. Geleceğin hukukçusunun, egemenliğin dolayısıyla hukuk yaratma yetkisinin kaynağının millet/halk olduğunu, halkın bu yetkiyi kullanabilmesinin en önemli aracı olan demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını, bir seçimden söz edebilmek için seçmen iradesinin özgürce oluşabilmesinin de güvence altında olması gerektiğini yani halkın kendi sözünü başkalarına iletme özgürlüğü kadar başkalarının sunduğu bilgiye, habere özgürce ulaşabilmesinin de ne kadar önemli olduğunu anlamasını isteriz. Venedik Komisyonu[1] ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin (İHAM)[2] de altını çizdiği gibi, insan haklarına ve özellikle de ifade ve basın özgürlüğüne saygı gösterilmiyorsa, demokratik bir seçimden söz edilemez. Nitekim serbest seçim hakkını düzenleyen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne (İHAS) Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesi, seçimlerle ilgili belirlediği dört temel ilke içinde seçimin “halkın görüşünü özgürce ifade etmesinin sağlandığı koşullar altında” yapılmasını da özellikle saymaktadır.
Dolayısıyla geleceğin avukatları, savcıları ve hakimlerinin siyasi içerikli ifadelere hangi koşullarda müdahale edilebileceğini bilmesi, diğer bir deyişle ifade özgürlüğüne yönelik sınırlayıcı tedbirlerin uygulanabilmesi için uyulması gereken Anayasal ve Sözleşmesel ölçütleri test edebilmesi, yaptığı mesleğin meşruiyeti ve hukuksallığı bakımından yaşamsal önemdedir.
Ölçütleri sıralayacak olursak kabaca şöyle diyebiliriz: ifade özgürlüğüne yönelik bir sınırlama veya müdahale ancak yasayla öngörülmüşse, meşru bir amaç güdüyorsa, hakkın özüne dokunmuyorsa, ölçülüyse ve demokratik bir toplumda gerekliyse Anayasa ve İHAS’a uygundur. Bu belirttiğim ölçütler ilk bakışta son derece soyut görünebilir, ancak her bir ölçütün ayrı ayrı alt unsurları ve açılımları vardır, somutlaştırılmaları gerekir. Elbette burada tüm bu alt unsurları ve açılımlarını açıklayacak değilim, burada üzerinde duracağım konu demokrasiyle çerçevelediğimizde uygulamada karşımıza çıkan sorunlu alanlardır. Nitekim siyasi nitelikli ifadelere yönelik sınırlama veya müdahalelerde, daha çok söz konusu müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığı ölçütlerine yönelik tartışma gündeme gelmektedir. Nitekim sınav sorusunda da özellikle bu son ölçütlerin somutlaştırılması hukukçu adaylarından istenmiştir.
Peki bu somutlaşma nasıl yapılabilir? Elbette Anayasa Mahkemesi (AYM) ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin söz konusu ölçütleri somutlaştırırken hangi olayda nasıl yorum yaptığını ve ne kararı verdiğini bilmek gerekir. İfade özgürlüğü, demokrasi ile yönetilen ülkelerde siyasi çoğulculuğun ve kamu menfaatinin güvencesi olarak görülmektedir. Bu nedenle İHAM ve AYM’ye göre, siyasi söylem ve tartışmalardaki veya kamu menfaatini ilgilendiren sorunlara ilişkin konulardaki ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda devlet organlarına çok dar bir sınırlama yetkisi bırakılır.
Siyasi alandaki bir ifadeye yönelik sınırlayıcı müdahalenin demokratik bir toplumdaki izin verilen sınırları saptanırken, diğer bir deyişle uyulması gereken yukarıda dile getirdiğim güvence ölçütleri somutlaştırılırken, ifadenin mahiyeti, bağlamı, arka planı, güncelliği, nerede ve nasıl, kim tarafından ve kime yönelik olarak dile........
© T24
