menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kıbrıs’ta unutturulmak istenen yakın geçmiş

25 1
27.03.2025

Diğer

Konuk Yazar

27 Mart 2025

Kıbrıs’ın yakın tarihini bilmek, adanın bugününe sağlıklı bakışın kapısını açar; sorumlu adımları da beraberinde getirir. Kıbrıslı Türklerin 1963 ile 1974 arasında 11 yıl kendi öz vatanlarında maruz bırakıldıkları büyük acılar, Kıbrıs gerçeklerinin 60 yılı aşkın bir süredir dünya gündeminden özenle kaçırılması, uluslararası müzakere süreçlerini karartmaktadır. Onlarca yıldır devam eden çözümsüzlüğün temelinde yatan en önemli sebep, sorunun geçmişte işlenen hukuksuzluklarla bağının koparılmasıdır.

Cenevre’de BM Genel Sekreteri Guterres’in başkanlığında geçen hafta yapılan ve çözüme dair elle tutulur hiçbir sonuç vermeyen gayri resmi toplantıyı da bu mercekten görmek ve anlamsız bir diplomatik etkinliğe dönüştüğünü söylemek herhalde abartı olmayacaktır.

Adanın hazin geçmişine, kuş bakışı da olsa, yeniden bir göz atılması aydınlatıcı olabilir.

Kıbrıs anlaşmazlığı adadaki Türklerin ve Rumların ve her birinin ana vatanları Türkiye ve Yunanistan arasında 1960’ta kurulan siyasi eşitlik dengesiyle uzun vadeli bir çözüme kavuşmuştu. Aslında Türkiye ile Yunanistan arasındaki denge Lozan’da 1923’te kurulmuş, Zürih ve Londra Antlaşmaları'yla 1959 ve 1960’ta Kıbrıs bağlamında teyit edilmişti. Ancak Kıbrıslı Rumlar bu dengeyi kendi lehlerine yıkmaya teşebbüs ettiler. Bu teşebbüs Kıbrıs’ı çözülmeyecek bir sorun haline getirdi.

Kıbrıslı Türkler halen Avrupa’da siyasi kuşatma halinde yaşayan yegâne halkı oluşturuyor. Haydut devletlerin toplumu dâhil, hiçbir ülke Kıbrıslı Türklerin on yıllarca maruz kaldığı ıstırabı çekmedi.

Türk toplumu 1963’te, eşit haklara dayalı Ortaklık Cumhuriyetinden silah zoruyla atılmalarından bu yana, kendi bölgelerinde siyasî yaşamlarını, serbest seçimlere dayalı demokratik yönetimlerle sürdürdü. 15 Kasım 1983’te “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkına dayanılarak ve siyasî eşitliği vurgulanarak ilan edilmiştir. Bağımsızlığı Türkiye tarafından resmen tanındı. Ancak bu tanınmayı başkaları izlemedi. KKTC ve dolayısıyla burada yaşayan Kıbrıs Türk halkı bu tarihten itibaren siyasî bakımdan dünyadan tecrit edildi. Böyle bir tecrit ahlakî bakımdan vahim bir yanlışlık olduğu gibi, aynı zamanda siyasi bakımdan verimsiz, hatta bölgesel ve küresel istikrarsızlık ve belirsizliklere kapı aralayan bir tasarruf.

Avrupa Birliği, kendi koyduğu kuralları bizzat kendisi ihlal ederek çözümlenmemiş bir uluslararası anlaşmazlığa taraf olan Kıbrıslı Rumları “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında tanıdı ve diğer tüm adaylardan Birliğe üye olabilmek için aday ülkenin önce, sınır anlaşmazlıklarını çözme koşulunu yerine getirmesini isterken; Kıbrıslı Rumları, Birliğe tam üyeliğe 1 Mayıs 2004’te kabul etti.

Oysa, BM Genel Sekreteri Annan, Türk ve Rum halklarına AB’ye üye olmak için kendi adını taşıyan “Kapsamlı Çözüm Planı" önerisini kabul etme koşulu getirmişti. Kıbrıs Türk halkı Nisan 2004’te yapılan referandumda bu planı açık arayla aynen kabul........

© T24