ABD İran’ı vurdu | Anlaşsa devrilecek, anlaşmasa ezilecek
Diğer
22 Haziran 2025
Sonunda ABD Başkanı Trump kendine tanıdığı iki haftalık süreye uymadı. ABD İran’ın nükleer tesislerinden Fordo’yu her biri iki GBU-57 (MOAB) sığınak delici bomba taşıyan radarda görünmez (stealth) üç B-2 bombardıman uçağıyla ve Natanz ile Isfahan’ı da denizaltılardan ateşlenen 20 Tomahawk seyir füzesiyle vurdu.
Trump resmî açıklamasında kendine yakın ABD medyasıyla paylaştığı bu ayrıntılara girmeden, uçakların “tüm yüklerini Fordo’ya bıraktıklarını” dile getirdi ve “trajedi ile barış” arasında seçim yapma zamanı geldiğini belirtti. İsrail silahlı kuvvetleri İran’a saldırıyı şimdilik askıya aldı.
İran’dan ilk resmî açıklamayı yapan Dışişleri Bakanı Arakçı, ABD saldırısını BM şartının, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlemesi Antlaşması’nın (NPT) ve uluslararası hukukun ihlâli olduğunu kaydetti. Buna göre İran’ın kendini savunma hakkını saklı tuttuğunu kaydetti.
Sıcağı sıcağına iki husus öne çıkarılabilir: Trump, üç nükleer tesisi “erkenden” vurarak savaşın süresini kısaltmış, İsrail’in saldırısını durdurmuş ve İran’la müzakerenin yolunu açmış olabilir. Aynı zamanda İran’ı yöneten mollalar rejimine “intihar etmekle ölümüne savaşmak arasında” bir seçim sunmuş da olabilir. Bu son çıkarım doğruysa, rejimin ikinciyi seçeceği maalesef açıktır.
Erdoğan’ın Trump ile Hamaney’i İstanbul’da buluşturmayı denediği, Trump’ın kabul ettiği ama “Hamaney’e ulaşılamadığı” cihetle bu görüşmenin gerçekleşemediği yolunda haberler sızdırılmıştı. Erdoğan bugüne dek İsrail’i eleştirir gözüküp ne ABD’ye ne Trump’a tek söz söylememiş veya söyleyememişti.
İİT Dışişleri Bakanları Toplantısı açılış konuşmasında “İstanbul’un kaderini Tahran ve Şam’ın kaderlerine” bağlayan Erdoğan’ın Cumhuriyet başkentinin Ankara olduğunu göz ardı etmesi bir yana, söylemin şehvetiyle nasıl bir stratejik öngörü yoksunluğu ve sağduyu eksikliği yaşadığı yine tescillenmiş oldu. Şimdi elinde kalan tüm dış politika sermayesini Beyaz Ev’den bir resim verebilme olasılığına yatırdığı anlaşılan Erdoğan’ın bu sağır edici sessizliğini koruyup korumayacağı da görülecek.
İsrail saldırısının ilk haftası geride kalırken, bu ülkenin İran karşısındaki teknolojik, askeri, istihbari üstünlüğü açık. İsrail’in planlama ve hazırlık bakımlarından da İran’ın çok ilerisinde olduğu görülüyor. İran çatışmanın ilk günlerinden itibaren ulusal hava sahasında egemenliğini yitirerek İsrail’e teslim etti ve görülebilecek gelecekte geri alabileceğe de benzemiyor.
İran’ın elinde 2000-2500 civarında balistik füze bulunduğu varsayılıyordu. İsrail hem mühimmatı hem fırlatma yeteneğini hedef alarak bunları çarpıcı biçimde yok etmeyi sürdürüyor.
İran’ın silâh (ve santrifüj) üretim kapasitesi de hava bombardımanıyla sekteye uğratıldı. Komuta kademesi öldürüldü. Rusya, Çin, Pakistan veya Kuzey Kore olsun hiçbir ülkeden destek de gelmiyor.
Buna karşılık, İsrail’in üç katmanlı hava savunma sistemi açık vermeye, bir bakıma yorulmaya başladı. İran’ın günlük füze salvoları beklenen sayıların altında kalmakla birlikte, İsrail’de daha fazla hedef vurmaya başladı. Atılan füze sayısı ve atış temposu İran’ın elinde sanılandan daha fazla ve farklı mühimmat olduğunu gösteriyor.
Netanyahu, ilk günlerde “birkaç haftayla sınırlı kalacağı” belirtilen harekâtın gerektiği kadar süreceğini ve hedefin İran’ın hem nükleer hem balistik yeteneğini ortadan kaldırmak olduğunu söylemeye başlamıştı. Yine Netanyahu, İran’ın vurduğu bir sivil yerleşim birindeki hasarı incelerken medyanın sorusuna “İran’ın elinde 20.000 füze olduğu” yanıtını vermişti.
Trump, iki uçak gemisi görev gücünden (USS Carl........
© T24
