menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

MHP kayyımlığında Erdoğanizm'i anlamak; Anayasa çalışmaları yeni bir muhafazakâr çatı kurmak için mi?

28 0
yesterday

Diğer

19 Eylül 2024

Cemal Kafadar "Tarih yazıcılığı özgürleştirmiyorsa zulme hizmet eder" diye yazar, 'Kendine Ait Bir Roma' kitabında. Arkasından ekler:

"Bu bir beyan; altını doldurmak, hakkını vermek, neyin ne olduğunu bilmek kolay mı? Tarih cilveli, hürriyet efsunkâr, zulüm kurnazdır. İnsanlığın geçmişi, içinden zulüm çıkan nice hürriyet mücadelesiyle dolu değil midir? Birilerinin hürriyeti başka birilerini dışlamanın yolu olarak tecelli edince şaşırıyor muyuz? Ama kokusunu alınca da hürriyetin neye benzediğini hemen anlamıyor muyuz?"

Ne kadar çarpıcı bir cümle değil mi "insanlığın geçmişi içinden zulüm çıkan nice hürriyet mücadelesiyle doludur." Güne dair haber verip, yorum yapan not düşen -bir anlamda tarihin günlüğünü tutan- gazeteciler ile daha geniş bir zaman sürecinde daha derin ama önemlisi 'güne sıkışmamış' analizler-yorumlar yapan tarihçiler. Merkezi korku olan pek çok sebeple, pek çok kişinin suskun kaldığı 'bugünler' elbet yarınlarda çok konuşulacak. Tarihçilerin işi çok olacak. Türkiye'de iktidarın durduğu yer de 'içinden zulüm çıkan hürriyet mücadelesi' listesine yazılacak. Memlekette okuldan sosyal hayata, oradan ekonomik yapıya -daha önce- dışlanan muhafazakârlara nefes alanları açması, bir süre çözüm arandıktan sonra kapatılan Kürt sorunu parantezi, ardından uzun süre işbirliği yapılan Fethullahçıların darbe girişimi sonrası inşa edilen yeni rejimde kendi gibi düşünmeyenlerin yargı eliyle sistem dışına ve/veya hapse gönderilmesi...

Üç cümlede özetlenemez elbet 22 yıl. Zaten anlamlandırmak için tarihsel olarak da en az üçe ayırmak lazım AKP iktidarını. 2002-2013, 2013-2016 ve 2016'dan bugüne… Bu üç dönem başka bir yazı konusu olsun. 2016 sonrası süreç özellikle izaha muhtaç. AKP MKYK'dan önemli bir ismin bana söylediği şekliyle "MHP'nin AKP'ye kayyım olarak" atanması ile yeni bir anlayış. Bu anlayışın-durumun ana eksenini 'seküler-güvenlikçi-milliyetçi' bir yapının devletteki gücünü artırması olarak okuyabiliriz. Yargıdan ordu üst yönetimine (eski Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı'na da uzanan bir çizgide) eğitime her alanda 'dine' vurgu, dinsel dilin kamudaki görünürlüğünün artması varken bu okumayla, yani 'dinin devletteki etkisini hafife almak mı' niyetim? Değil elbet. Anlamaya-tartışmaya çalışmak.

Ancak dünü-bugünü hatta yarını tartışırken devlet-iktidar-sermaye-bürokrasi ilişkisi de göz önünde tutulmalı. Biraz daha derinlemesine düşünülmeli. Öğrenerek okuduğum bir kitaptan, "Türkiye ve Ötesi: Devlet, Sınıf, Mekân"dan dört alıntı yapacağım. Birincisi Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Melih Yeşilbağ'dan:

"AKP döneminde yükselen otoriterleşme dinamiklerini karizmatik liderliğin kişisel özelliklerine ya da devlet geleneği gibi soyut kavramlara referans değil de somut ekonomi-politik konfigürasyonlara ve devlet sermaye ilişkilerinin mahiyetine referansla açıklama çabası şüphesiz ki yararlı."

İkincisi Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nden Cangül Örnek'ten. Milli Türk........

© T24


Get it on Google Play