İktidar güvenlik beklentisini daha da otoriterleşerek mi, yoksa ‘iç cepheyi’ genişleterek mi gerçekleştirecek?
Diğer
17 Haziran 2025
Türkiye’nin yakın coğrafyasında yaşananlar yeni bir düşünme pratiğini zorunlu kılıyor. İktidar için de muhalefet için de… İsrail’in İran saldırısı; Lübnan’da Gazze’de son dönemde Suriye’de bölgedeki hem rolünü etkinleştirme hem de ABD’nin desteğiyle ‘yeni güç dengelerinin aktif hale geldiği -getirildiği-getirilmeye çalışıldığı uzun süredir devam eden sürecin yeni oyun alanı. İran’a ‘nükleer zenginleştirme’ nedeniyle başlatıldığı söylenen operasyonun bizatihi Netanyahu tarafından ‘rejim değişikliği çağrısı’ ile sürmesi amaçlardan birini net şekilde ortaya koyuyor. İran’daki rejimin başta insan hakları yarattığı düzen ortada. Ancak İsrail’in müdahale ettiği bir zamanda böyle bir çağrıyla içeride hareketlenme olması ihtimali düşük. Irak’ta, Libya’da ortadan kalkan merkezi yönetimlerden sonra yaşananlar, Suriye’deki durum herkesin aklında. Netanyahu’nun Gazze’deki soykırıma suskun kalsa da Batı’daki desteğini kaybettiği sırada başladığı İran saldırısı, içeride soruşturmalarla uğraşan, eli zayıflamış bir isim olarak meşruiyet arama çabası da, nedenlerden biri olarak görülebilir. Aslında iki sorunlu rejimin karşı karşıya geldiği bir durum.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün kabine toplantısından sonra söylediği şu tespit haklıydı:
‘Binlerce yıllık derin ilişkiler sebebiyle bölgedeki her hadise tüm toplumları yakından ilgilendirir, etkiler, orta ve uzun vadeli sonuçlar doğurur. ‘
Sonuç doğurma olasılığı orta vadeye bile kalmayan, belirsiz günler yaşanıyor dünyada. Bu süreçte Türkiye de zor bir süreçten geçiyor. Erdoğan her ne kadar ‘Türkiye’nin en büyük ihtiyacı birlik ve kardeşlik siyasetidir’ dese de yaşananlar bu ihtiyacın iktidarın kendini güçlendirme amaçlı siyasi girişimleri olarak rahatlıkla okunabilir.
İktidar, ana muhalefet ve Kürt siyasi hareketi açısından yaşanan sürece biraz yakından bakalım.
İktidar…
Mevcut sistemi kalıcılaştırma ve Anayasa yapımı konusunda çalışıyor. "Sistemin kurucularından" Devlet Bahçeli bayram öncesi ‘seçim sisteminden siyasi partiler kanununa’ bir dizi değişiklikten bahsetmişti. Daha önce ‘söylediklerinin hayata geçmesiyle’ bilinen bir isim.
Hatırlayalım.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 11 Ekim 2016’da Meclis’teki grup toplantısında, Tayyip Erdoğan’ın uzun süredir seslendirdiği, kendisinin karşı çıktığı ‘başkanlık önerisini’; ‘filli duruma hukuki boyut kazandırmak gerekir’ diye gündeme getirmiş, OHAL şartlarında yapılan, mühürsüz oyların geçerli sayıldığı nisan 2017’deki referandumla Türkiye ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine’ geçmişti. İlerleyen süreçte ‘sistem’i neredeyse Erdoğan’dan bile fazla savunan isim oldu Bahçeli. Çünkü bir yandan kritik konularda bazen Erdoğan ile ortak karar aldı, bazen kırmızı çizgileri çekti. Öte yandan güvenlik bürokrasisinden yargıya etki alanını genişletti. Bahçeli önümüzdeki seçimlerde de Erdoğan’ın, aslında temelini kendi attığı sistemin, elbette kendisinin ve temsil ettiği gücün de iktidarını garanti altına alıyor-almaya çalışıyor. Erdoğan ‘Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu’ söylediği konuşmasında bunu kendisinin yeniden aday olmasının yolunu açabileceği tartışmalarına ‘tekrar aday olmak gibi bir derdim yok’ diye yanıt verince bu sözlerine kendi partisi içinden daha kuvvetli itiraz Bahçeli’den geldi. Bahçeli şunları söyledi:
"Benim tekrar aday olma derdim yok" ifadesi bizim nazarımızda adil ve hakkaniyetli bir hal beyanı değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin, yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir. Derdi vatan ve millet olan bir Cumhurbaşkanı'nın yolundan caymaya hakkı yoktur."
Erdoğan son 10 yılı MHP’nin desteğinde, çoğu zaman çerçevelediği alanda, 23 yıldır memleketi yönetiyor. Bu 23 yılı siyaset yapma şekilleri açısından kimi dönemlere ayırmak gerekli. (Çokça da yapıldı zaten). Bahçeli’nin dediği gibi Erdoğan yeniden seçilme hakkını........
© T24
