CHP PM Üyesi Emine Uçak Erdoğan: Kadınlar başörtülü olsun veya olmasın dertlerinin ortak olduğunu görüyorlar, iktidarın güç zehirlenmesini deneyimleyen grupların başında geliyorlar
Diğer
13 Nisan 2025
CHP PM Üyesi Emine Uçak Erdoğan (Fotoğraf: Pınar Gediközer)
CHP 19 Mart operasyonu sonrası iktidarın beklentisinin aksine bir çöküş sürecine değil adeta bir diriliş yaşadı. Toplumsal muhalefetin de desteğini alan, sokaktan-sokakla konuşmaktan korkmayan bir anlayış. Önümüzdeki süreçte bu partinin alacağı tavır, yapacakları Türkiye’nin demokrasi çerçevesini de belirleyecek. CHP içinde bu çalışmanı ana hatlarını belirleyecek en önemli yerlerden birisi de Parti Meclisi. Geçen hafta şekillenen dün ilk toplantısını yapan bu isimlerden ikisi dün Genel Başkan Özgür Özel’in iki yanında yer aldı. Kısa bir süre önce hapisten çıkan Berkay Gezgin ve kurye kardeşi öldürülen Berna Özgül. Gençlik ve emeğin temsil edildiği bir fotoğraf karesiydi. PM’ye giren isimlerden biri de Emine Uçak Erdoğan oldu. Sivil toplum ve siyaset alanında yaptığı çalışmalarla bilinen bir isim kendisi. Bilim Platformu’na 817 oy ile en çok oy alan üçüncü isim olarak seçildi. Bu seçimden sonra sayıları çok fazla olmasa da parti içinden-yakın çevresinden kendisinin ‘muhafazakar partilerdeki geçmişi’ başta olmak üzere kimi eleştirilerde bulundular. Ben de Emine Uçak Erdoğan’a arasında bu konunun da olduğu CHP ve Türkiye üzerine sorularımı yönelttim. Özellikle ‘muhafazakar’ kavramının kullanılış şekline itirazı var. ‘Muhafazakâr kavramının dindar ya da mütedeyyin sıfatları yerine kimliğimi tanımlarken kullanılması çok uygun düşmüyor. İktidara sert eleştirilerimi muhafaza etmedikleri olumlu değerler ve muhafaza ettikleri yıkıcı anlayış üzerinden getirmiş biri olarak…’
Emine Uçak Erdoğan kadınların başörtülü ya da değil sorunlarda ortaklaştıklarını da belirterek şunu kaydediyor:
"İktidar kadın meselesinde de artık kimseye bir şey söyleyecek durumda değil. Kadınlar başörtülü olsun veya olmasın hiç fark etmeden, dertlerinin ortak olduğunu ve aynı sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını görüyorlar.
Çünkü kadınlar bu iktidarın merkezileşme ve güç zehirlenmesiyle oluşturduğu sistemsizliği en yakından deneyimleyen grupların başında geliyor. Sistemsizliğin hem gündelik hayatlarında hem de kamusal alanda oluşturduğu mağduriyetleri en çok onlar hissediyor. Şiddet konusunda, afetlerde, ekonomik krizde, adalet krizinde, kamusal hakların gerilemesinde kısacası her alanda olumsuz etkiler kadınlar için daha ağırlaşıyor. Halihazırda toplumda dezavantajlı durumda olduklarından bu meseleleri daha yıkıcı yaşıyorlar."
Okumayanlar için kendisinin ‘Keje’ kitabını öneriyor, söyleşiyi aktarıyorum:
- Geçen hafta gerçekleşen olağanüstü kurultayda CHP Parti Meclisi’ne seçildiniz. Dün de ilk toplantısına katıldınız. Seçildiğiniz günden itibaren muhafazakar kimliğiniz ve geçmişte kısa süre görev aldığınız siyasi partilere bakılarak çok yaygın olmasa da bazı eleştiriler aldınız. Medya ve sivil toplum dünyasından gelen biri olarak CHP ile buluşmanız nasıl gerçekleşti? Son kurultayda seçilme süreciniz nasıl gelişti?
Aktif siyasetle ilgili yolculuğum hep sorumluluk almayı gerektiren zamanlarda gelen teklifler ve teklifleri bir görev bilmem şeklinde gerçekleşti. Aslında sadece siyaset alanında değil genel itibariyle bireysel serüvenini, toplumsal hikayeden farklı yaşamayan insanlardan biriyim. Medyada, sivil toplumda nasıl bir bilinçle gayret gösterdiysem, aktif siyasette de öyle oldu.
Saadet ve Halkın Sesi Partisi dönemlerinde, genel merkezlere yerelin ve tüm toplumsal kesimlerin gündemini taşımaya çalıştım. Bir karşılığı olduğunu düşündüğüm zamanlarda sorumluluktan kaçmadım. Zaten siyasi ikbalin yürüdüğü zamanlarda, ilkelerimle uyuşmuyorsa o yolculuğa devam etmedim. Ak Parti’yle birleşen Has Parti’deki tutumum bunu anlatıyor. Vaktiyle bir yazımda da bahsetmiştim. Has Parti döneminde Numan Bey’le isminin anılmasından çekinip Ak Parti’ye gittiğinde kamusal alanda kendisiyle fotoğraf verenlerden olmadım misal.
Sivil toplum, kadın hareketleri, siyaset ve medya dünyasından önerilerle 2023 seçimlerinde aday adaylığı ile bir temasım olmuştu CHP ile. Sosyal politika ve demokratikleşme başta olmak üzere çalışma alanlarımın CHP’de karşılık bulmasıyla beliren ve Ekrem Başkanımızın sosyal politika alanı ile toplumun farklı kesimleri, meseleleri arasındaki kamusal bilginin ortaya konulmasına verdiği önemle şekillenen bir siyasi hat ortaya çıktı. CHP’ye üyeliğimde de daha önce görev aldığım partilerde benimsediğim prensipleri koruma gayretiyle hareket ettim.
Birkaç yıldır iyice zirveye ulaşan ülkemizin zor günlerinde ve özellikle 19 Mart demokrasiye darbe sonrası Ekrem Başkan ve yol arkadaşlarına yapılanlar beni sadece çevresinde kendisiyle yol yürüyen biri olarak değil, bir yurttaş bir anne olarak da etkiledi. Parti Meclisi üyeliğini çocuklarıma ve ülkenin bütün çocuklarına karşı bir sorumluluk olarak gördüm.
Teklif kurultaya 2 gün kala geldi ve çok hızlı gelişti. Önce il başkanımızdan ve genel merkezden ulaşan isteğin, Ekrem Başkan’ın da desteğiyle olduğunu öğrenince görevi kabul ettim. Aynı zamanda özellikle aday adaylığım zamanından bu yana süren bir ilişkinin de karşılığının parti içinde ve taban nezdinde tesis edildiğini gördüm.
Genel başkanımızın önerisiyle Bilim, Kültür ve Sanat Platformu’ndan Parti Meclisi’ne adaylığımın açıklandığı andan itibaren hem kurultay salonunda delegelerden hem de salonda olmayan üyelerden, parti örgütünden çok teveccüh gördüğümü de belirtmem üzerime bir borç. Bu ilginin sonuçlarını kurultayda kullanılan oylarda da görmüş olduk.
Bir diğer konu da şu. Kavramsal bir tartışma olması için söylemiyorum ama muhafazakâr kavramının dindar ya da mütedeyyin sıfatları yerine kimliğimi tanımlarken kullanılması çok uygun düşmüyor. İktidara sert eleştirilerimi muhafaza etmedikleri olumlu değerler ve muhafaza ettikleri yıkıcı anlayış üzerinden getirmiş biri olarak, aklıma aday adaylığım döneminde sosyolog Besim Dellaloğlu hocanın niçin aday olduğumu anlattığım yazım üzerinden yaptığı değerlendirmede sorduğu soru geldi. “Bu satırların yazarının “muhafazakârlığını” okuyucunun hassasiyetine bırakıyorum” diyordu. Alıntıladığı kısımda rantsal dönüşümlerden çalışan yoksulluğuna, görülmeyen kadın emeğinden sağlıklı beslenemeyen çocuklara kadar bir dizi eşitsizliklerden bahsediyordum.
Parti Meclisi’ne seçilmemle ilgili çok az sayıda bazı karalamalar yaşansa ve kötü niyetlilerin sesi çok çıkıyor gibi görünse de aslında diğer partilerden, çok farklı alanlardaki sivil toplumdan, kanaat dünyasından ve yakınımdaki insanlardan çok destek gördüm. Herkesin ortaklaştığı sevinç ve tebrik, aldığım sorumluluğun tam da müzakere, çoğulculuk ve ülkenin içinde bulunduğu darboğazdan çıkış için ümit olarak görülmesi üzerineydi. O yönüyle benim için çok kıymetli bir hafta geçirdim.
- Çeşitli toplumsal kesimlerden gelip CHP’ye son dönemde katılan isimlere parti içinde nasıl tepkiler var? Aralarında muhafazakârların ya da mütedeyyin insanların da bulunduğu geniş bir kitle ile ancak cam tavanın kırılarak iktidar olunabileceği anlaşılmış durumda mı?
Ben CHP’de değişim iddiasının, ülkenin kurucu partisi olarak milletin partisi olmanın, yine halkçı, kurucu değerlere yaslanma isteğinin güçlü olduğunu düşünüyorum. Partinin her kademesinde kapsayıcılığa kıymet veren çok kişiyle karşılaşıyorum. Bu bakış açısını sadece bugün değil birkaç yıldır çeşitli vesilelerle, çalışmalarla, programlarla yan yana geldiğimizde de görüyordum. CHP yöneticileri ve üyeleri ülkenin tüm kesimlerinin bir araya gelerek güçlenileceğini artık biliyorlar. Ülkemizi ortak geleceğimiz etrafında bir çatı olarak paylaştığımızı gösteren birliktelik ruhuyla hareket ediyorlar. Kurtuluşun bir arada olma haliyle geleceğinden eminler.
Son yerel seçimlerde hangi samimi gayretlerin başarıyı getirdiğini hepimiz anlamış olduk. O günden bugüne de anketlerde birinci parti olarak kalma sebebinin ülkede yaşanan hukuksuzluklara, ekonomik, siyasi ve hukuki eşitsizliklere karşı güçlü bir duruşun sergilenmesi ve yeni bir tahayyül sunma imkanının parti içinden başlayarak gösterilmesi olduğunu düşünüyorum. Bu sayede CHP’deki değişim tüm Türkiye’ye yayılacak. Millet, Türkiye’yi daha özgür, güçlü ve adil bir ülke haline götürecek bir parti olarak görmeye başladı CHP’yi. Bunda Genel Başkanımız Özgür Özel’le Ekrem Başkan’ın gösterdiği uyumun çok etkili olduğuna inanıyorum. Halkın sesini duyan muhalefet, Türkiye'deki krizleri bitireceğine milleti ikna edecektir. Bu başarının yolu, demokratik bir vizyonla yönetme idealinin yansımasını her sahada ortaya koyabilmekten geçiyor. Geriye programını ve politikalarını millete anlatacak güçlü bir parti örgütüyle kol kola yürümek kalıyor.
CHP demokratik kültüre nasıl katkı sunacağını geçmişinden ders çıkarıp öğrenen bir parti, bu çeşitliliği ve gelişimi sürekli sağlıyor. Her partide ve kurumda olduğu gibi gelişmeye açık yönler vardır tabii ki. Her kesimden insanın daha kararlı ve görünür temsili için çalışmalar sürdükçe nasıl ki 25-27 oy bandındaki cam tavan 35-37’ye doğru kırıldıysa artık potansiyel daha yüksek, yani cam tavanın daha da kırılacağına inanıyorum.
Geçmişten bugüne, bahsettiğim demokratik değişime emek veren herkese teşekkür etmek istiyorum, çünkü ancak bu şekilde bir azim ve kararlılıkla hayatımıza devam edebiliyor, gelecek huzurlu günlere dair hayaller kurabiliyoruz. Son kurultay yol arkadaşlığının, birlik ve beraberliğin değerini hissetmemiz açısından da ayrıca değerliydi.
Başörtüsü üzerinden siyaseti anlatmayı çok istemesem de mesela şu örneği vereyim. Başörtüsü konusunda benim bile şöyle bir eksiğim varmış; kadın kollarında ve çeşitli kademelerde başörtülü kadınların varlığını biliyordum partide ama kurultay salonunda birçok delege ile karşılaşınca şaşırdığımı ve mutlu olduğumu da söyleyeyim. CHP’ye oy verenler nasıl ki sosyolojik olarak giderek çoğullaşıyorsa CHP’nin de hem temsilinde hem de eylem planlarında bu çoğulculuğu ve kapsayıcılığı strateji veya taktik olarak değil tam da bir ortak yaşamda demokrasi pratiği olarak içselleştireceğine inanıyorum.
- 2023 seçimlerinde milletvekili aday adayı olduğunuzdan bahsettiniz. Dolayısıyla o dönemde helalleşme tartışmaları yapılırken Millet İttifakı çatısından seçilmek istediniz. O........© T24
