menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bu karara şaşırdınız mı?

248 9
27.11.2025

Diğer

27 Kasım 2025

Fatih Altaylı

2018 yılının mayıs ayında yayınlanan kitabımın adı “Şaşırma Duygumu Kaybettim – Hükümsüzdür” adını taşıyordu.

Benim yaşımdakiler hatırlarlar; gençlik yıllarımızda nüfus cüzdanı, pasaport, “şebeke” adı verilen üniversite öğrenci kimliği filan kaybedildiğinde yenisini çıkarmadan önce Türkiye çapında dağıtılan gazetelerden birine ilan vermek gerekirdi.

Şöyle bir şey: “Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür! Ad, soyad.” Kelime sayısı ne kadar az olursa o kadar ucuza gelirdi.

Kitabın adı o ilanlardan mülhemdi ve Erdoğan rejiminde şaşırma duygum tamamen yok oldu.

Yeniden böyle bir duygum olabilecek mi, yaşadığım, gördüğüm bir şeye şaşırabilecek miyim, artık ondan da emin değilim.

Başıma bu iş gelene kadar şaşırma duygusunun çok önemli olduğunun farkında da değildim.

Meğerse ne kadar önemliymiş.

Şaşırma duygunuzu koruyabilmeniz için normal bir rejimde yaşamanız gerekiyor.

Yani her şeyin yazılı ya da yazısız, genel kabul görmüş ilkeler, kurallar çerçevesinde gerçekleştiği bir ülkede yaşıyor olmalısınız ki bunun dışına çıkıldığında şaşırabilesiniz.

Ama her gün başta Anayasa olmak üzere, kanunların, sözleşmelerin vs. kolayca yok sayılabildiği bir ülkede yaşıyorsanız bir süre sonra hiçbir şeye şaşırmaz hale geliyorsunuz.

Şaşırma duygusunun yokluğu, aynı zamanda kişisel haklarınızdan artık asla emin olamayacağınız bir tabloya işaret ediyor.

Başınıza her şey gelebilir ve bu gelen şey siz dahil kimseyi şaşırtmaz.

İşte Fatih Altaylı’nın durumu tam olarak böyle!

Gazeteci Altaylı, YouTube kanalında söylediği bir söz nedeniyle Cumhurbaşkanı’na fiili saldırı ve tehdit suçlamasıyla 22 Haziran gününden beri tutuklu olarak cezaevinde.

Dün bu suçlamayla ikinci kez hâkim karşısına çıktı ve İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Altaylı’yı bu suçlamayla 4 yıl 2 ay hapse mahkûm etti. Altaylı’nın tutukluluğu devam edecek.

Buna şaşırmadım.

Şikayetçisi Cumhurbaşkanı olan bir davada, rejimin yargısının aksine bir karar vermesine şaşırırdım.

Çünkü artık genel kural bu: Kanunların ne yazdığını filan boş verin, gözünüz kulağınız Cumhurbaşkanı ya da yakın çevresinde olsun, kararın nasıl çıkacağını oradan anlarsınız!

Altaylı’nın tutuklanmasının ardından yazdığım yazı şöyle bitiyordu:

“Hukuk fakültelerinde hukuk öğretiminin artık geride kaldığını, hukuk mezunlarının önemli bölümünün hukuk öğrenmeden mezun olduklarını geçenlerde yapılan hukuk mesleklerine giriş sınavında öğrenmiştik.

Altaylı’nın başına açılan bu soruşturmadan sonra bir endişem daha var artık: Acaba liselerdeki Türkçe edebiyat dersleri de mi es geçiliyor?

Hukuk fakültesinde hukuk öğrenmeden mezun olanlar, liseden de Türkçe öğrenmeden mi mezun olmuşlar?”

Evet, bu karardan sonra, “söz ile fiili saldırı” yapılabileceğini düşünen birisinin, liseden Türkçe öğrenmeden mezun olması gerektiğini de rahatça söyleyebilirim.

Daha önce de yazmıştım, tekrarlayacağım.

Fatih Altaylı’nın cezalandırılmasına gerekçe yapılan Türk Ceza Kanunu’nun 310. maddesinin 2. fıkrası şöyle:

“Cumhurbaşkanına karşı diğer fiili saldırılarda bulunan kimse hakkında, ilgili suça........

© T24