At my signal unleash hell!
Diğer
07 Haziran 2025
Efsane repliğin kahramanları Rick (Humphrey Bogart) ve Sam (Dooley Wilson)
Kimseye özenmem. Hayatımdan da kendimden de son derece memnunum.
Bugün beni mutlu etmeye yeten şeylerden daha fazlasını istesem Allah taş eder diye de korkarım.
Gerçi gençken böyle değildim.
Mesela İrlandalı Kız filmindeki İngiliz binbaşıya özenirdim.
Hayır, filmdeki kızı çok beğendiğimden değil.
Tıpkı onun yaptığı gibi, sigarayı yakmadan önce iki parmağımın arasında tutup tersinden öteki elimdeki Yeni Harman paketine üç dört kere vurmayı adet edindim. Üstelik o yıllarda tanıdığım bütün kızlar o savaş gazisi binbaşıya aşıktı.
Çocukluğunda ya da gençliğinde bir film oyuncusuna özenmediğini, onu taklit etmeye çalışmadığını söyleyenlere asla inanmam.
Herkesin geçmişinde böyle “utanılacak” bir anı olduğuna eminim.
Ben çocukken en çok özendiğim artist “Anjelik” serisinde oynayan Robert Hossein’di.
Hem iyi kılıç şakırdatıyordu hem de Michelle Mercier’ye aşıktı.
Mercier bir erkek çocuğunu çıldırtacak her şeye sahipti.
Hossein’in yanağında derin bir kılıç yarası izi vardı. Rol icabı tabii. Gerçek değil.
Diyebilirim ki ilkokul hayatım boyunca yanağımda böyle bir kılıç izi olduğunu hayal ettim.
Şu günlerde en çok özendiğim artist ise Jason Statham.
Geleneksel erkek güzelliği ölçülerine göre yakışıklı sayılmaz.
“Nesine özeniyorsun?” diye soracak olursanız aynı anda hepsi tepeden tırnağa silahlı 30 - 40 kişiyi dövebilmesine özeniyorum.
Ve başına hiçbir şey gelmiyor. Hapse filan da atmıyorlar, dövdüğü adamlardan biri elindeki silahla ateş etmeyi de akıl edemiyor.
Hele bir hareketi var ki onu kaç kere yapmak istedim ama yapmadım. Diyebilirim ki becerebilsem günde üç - dört kere yapabilirim.
Yaya geçidinde durmadan üzerime süren sürücüye ya da lokantada yemek yerken yan masada dişlerinin arasını acayip sesler çıkartarak diliyle temizlemeye çalışan adama yapmak isterim mesela.
Ama yapmıyorum, hayat filmlerdeki gibi ilerlemiyor maalesef.
“Yapabilirsin, söz hapse atmayacağız” deseler de becerebilir miyim, orası ayrı mesele.
Alain de Botton, “Romantik Hareket - Seks, Alışveriş ve Roman” isimli kitabında, kronik mutsuzluğa karşı “kendinden kaçmak için okumak” adını verdiği bir yolu öneriyor.
Bildiğiniz çok satan polisiyelerin okunmasından söz ediyor, ciddiye alınmayacak, boş hayaller kurduracak kitaplar.
“Da Vinci Şifresi”, “Ateşle Oynayan Kız” serisi, “Şibumi” gibi romanları okurken insan şunu fark ediyor:
Kimse........
© T24
