menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İşkence hortlamasın

30 1
19.04.2025

Diğer

19 Nisan 2025

Bizim neslin Mülkiye yılları, 12 Mart muhtırasının hemen sonrasına rastlar. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdiğimiz 1972 senesinde, ders aralarında arkadaşlarımızla sohbet edebileceğimiz bir kantinimiz bile yoktu. Kızlı erkekli civardaki kahvehanelere giderdik. Mülkiye’nin simgesi haline gelen inek bayramlarından hiçbirini göremedik. Sol görüşlü arkadaşlarımız arasında inek bayramlarını burjuva eğlencesi olarak değerlendirip bu duruma sevinenler de vardı.

O dönem aynı zamanda işkence iddialarının ayyuka çıktığı yıllardı. Ziver Bey Köşkü’nde yaşananlara ilişkin anlatılanlar hafızalarda tazeliğini koruyor. İşkence askeri darbe dönemlerinde artar. Halen yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren DEP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de, 2012 yılında verdiği bir mülakatta 12 Eylül sürecinde tutuklu kaldığı Mamak Cezaevi’nde kendisine işkence yapan biriyle 32 yıl sonra nasıl yüz yüze geldiğini anlatıyor.

Dışişleri’ne girdiğimizde, 2000’li yıllara kadar, insan haklarıyla ilgili belgelerin müzakereleri sırasında, bu alandaki sicilimiz pek parlak olmadığından insan hakları ihlallerine güçlü yaptırım içeren yazım önerilerini sulandırmaya çalışırdık. Avrupa Birliği’ne adaylığımızın kesinleştiği 2004 yılına değin devam eden bu yaklaşımımızın tek istisnası işkence ile ilgili yazımların müzakerelerinde olurdu. İşkencenin ele alındığı toplantılarda ağzımızı açmaz, sessiz kalırdık. Çünkü işkencenin savunulacak bir tarafı yoktur, insanlık onuruna aykırıdır.

Türkiye AB üyeliği yolunda insan hakları alanında çok önemli adımlar attı. Bu çerçevede,” İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayri İnsani veya Küçültücü Muamele ve Cezaya karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”ne ve “İhtiyari Protokolü”ne, yine aynı konudaki “Avrupa........

© T24