menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk-Ermeni ilişkilerinde soykırım meselesi

16 1
25.04.2025

Diğer

25 Nisan 2025

Dün takvimler yine bir 24 Nisan’ı gösteriyordu. Bu tarih, Ermeniler için büyük bir acının, biz Türklerin çoğu içinse, haksızlık ve iftiranın simgeleştiği bir yıldönümü.

Ermeni toplumsal hafızasına “Medz Yeghern” (Büyük Felaket) olarak kazınan kanlı tehcir olayı biz istesek de istemesek de uluslararası siyasi arenada ve akademik çevrelerde ezici bir çoğunlukla “soykırım” olarak nitelendiriliyor.

Yabancı parlamentolarda alınan soykırım kararları bu konuda tarafsız bir iç muhasebe yapılmasının önünü tıkadığı gibi, Ermenistan’la ilişkilerimizi yokuşa sürüyor.

Üçüncü tarafların “Ermeni Soykırımı” dayatmaları Türk halkı içinde batı aleyhindeki önyargıları derinleştirmekten başka bir amaca hizmet etmedi bugüne dek. ABD’nin önceki Başkanı Joe Biden’ın 24 Nisan’ı soykırım olarak tanımlaması belki bazıları tarafından tabuta çakılan son çivi olarak görüldü ama bu da Ermeni tarafının işine pek yaramadı. Bu satırların yazıldığı ana kadar Trump’tan henüz bir “soykırım” açıklaması gelmemişti.

Bu konuda Türk halkı haksız da sayılmaz. Alınan soykırım kararları Ermenilerin acısının paylaşılmasından ziyade Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için yapıldı. ABD ve diğer Batı ülkelerinin foyası Gazze’de iyice ortaya çıktı. Gazze’deki katliamın batı hükümetlerinin çoğu tarafından göz ardı edilmesi hatta açık veya örtülü olarak desteklenmesinden sonra, Batı’nın Türkiye’ye ahlaken söyleyebileceği bir şey kalmadı.

Geçen haftaki yazımızda Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın yabancı parlamentolarda “Ermeni Soykırımı”kararları kabul edilmesinin Ermenistan’ın dış politikasında öncelikli bir konu olmadığını yolundaki sözlerine dikkat çekerek, soykırım tartışmalarının tarihçilere değil, halklara bırakılması gerektiğini belirtmiştik.

Hrant Dink bunları çok önceden cesaretle dillendirmişti: “…bu çağda, ne bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum, ne de bir devletin”, “Ne sanıyorsunuz! Tabii ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kiminiz ‘katliam’, kiminiz ‘soykırım’, kiminiz ‘tehcir’, kiminiz de ‘trajedi’ diyorsunuz. Atalarım Anadolu diliyle ‘kıyım’ derdi, ben de ‘yıkım’ diyorum”, “Gerçek hakem halklar ve vicdanlarıdır”, “…bir gün Türklerle Ermenilerin kendi aralarında konuşabileceklerine inanıyorum.”

Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Artık iki halkın kimsenin vesayetine ihtiyaç duymadan bu meseleyi kendi arasında özgürce konuşabilmesinin zamanı geldi. Bunun koşulu ise geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz gibi ilk elde iki ülke arasındaki sınır kapılarının açılması ve toplumlar arası ziyaret ve temaslara olanak sağlanmasıdır. Paşinyan’ın sunduğu fırsat heba edilmemelidir.

Bugüne kadar Cumhurbaşkanlarımız Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün Ermenilerin acısını paylaştıklarını açıklamış olmalarına ve taziye dileklerini sunmalarına rağmen 1915’te vuku bulan olaylar hakkında kafamızın berrak olduğu söylenemez. Rus ilerleyişine karşı tedbir olarak Doğu Anadolu’daki Ermeni nüfusun Suriye çöllerine çok çetin şartlar altında zorla göç ettirilirken, iki taraf arasında bir “mukatele” sonucu (karşılıklı katliam) ölümler vuku bulduğu iddiası mantığa uygun değildir. Sürgün kervanlarında yürütülen Sivrihisarlı, Balıkesirli, Diyarbakırlı Ermeniler mukatelede ölmediler. Ya hastalık ve bitkinlikten ya da kuşaklarında taşıdıkları paraları için öldürüldüler. Kadınların ırzına geçildi, çocuklar ailelerinden koparıldı. Bunun çete savaşları ile ne ilgisi olabilir? Buna karşılık Ruslarla birlikte hareket eden Ermeni güçlerin Doğu Anadolu’da intikam amaçlı büyük bir Müslüman katliamına giriştikleri de doğrudur. Ama bu katliamlar sivil Ermeni halkın bir avuç İttihatçı lider tarafından ölüme gönderilmesini gölgeleyemez.

Tehcirin vuku bulduğu günlerde Çanakkale’de çarpışan Osmanlı birliklerinin içinde Osmanlı Ermenileri de vardı. Sarıkamış’ta da vardı. Yani bazı şovenistlerin iddia ettikleri gibi Ermenilerin Osmanlı’ya topyekûn ihanet ettikleri söylemi gerçeği yansıtmaz. O dönemde Osmanlı’ya karşı yegâne ciddi Ermeni kalkışması Van’ın merkezinde vuku buldu. Ermeniler 18 Nisan 1915’te Van’ı ele geçirdikten sonra şehrin anahtarını Rus ordusuna teslim ettiler. Ancak diğer yerleşim merkezlerinde büyük isyan hareketleri görülmedi. Zeytun kasabasında vuku bulduğu iddia edilen Ermeni isyanı ise ciddiye alınamaz. Buna karşılık bölgede Ermeni asker kaçakları vardı. Bunların bazıları Tiflis’te kurulan gönüllü Ermeni ordusuna (Antranik ordusu) katıldılar. Söz konusu orduyu kuran Antranik Ozanyan 1912’de Bulgaristan saflarında Balkan Savaşlarına da katılmış iflah olmaz bir çeteciydi. Bugün dahi Bulgaristan’ın birçok kentinde heykelleri vardır. Antranik, Kafkasya’daki Ermeni gönüllü ordusunu Erzurum Milletvekili Karakin Pastırmacıyan’la birlikte Rus Ordusuna bağlamıştır. Doğu Anadolu’daki Müslüman katliamını esas olarak bu sözde ordunun milisleri yapmıştır.

Osmanlı kayıtlarına göre meşum tehcir 29 Mayıs 1915’te kabul edilen geçici bir yasayla başlatılmış sayılır. Oysa İstanbul’dan ilk Ermeni tutuklamaları ve deportasyonlar 24 Nisan’da gerçekleştirilmiştir. Bu tarihin, Van’ın Ermenilerin eline geçmesinin bir hafta sonrasına rastlaması tesadüfi değildir. O günkü manzara şöyledir: Ocak 1915’te Sarıkamış’taki 3. Ordu Enver Paşa’nın verdiği akıl almaz bir emirle donarak yok olmuş, Rus ordusunun önünde onu durduracak bir güç kalmamıştır. O sırada Çanakkale’de ise müttefik donanması boğazın sularına gömülmüş olmakla beraber, bu kez müttefikler 25 Nisan’da Gelibolu yarımdasına çıkarma yapmaya başlamışlardır. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Çanakkale’de canları pahasına vatanı savunmak için savaşırken, İstanbul’daki İttihatçı liderlik Balkan kayıplarının da etkisiyle, beka kaygısı içinde akılsızca bir karar almıştır.

Böyle bir karanlık ortamda İstanbul’dan ilk olarak 220 Ermeni aydını, kanaat önderi ve siyasetçi 24 Nisan’da Haydarpaşa Garı’ndan trenlere bindirilerek Ankara üzerinden Çankırı ve Ayaş’taki toplama merkezlerine gönderildiler. Bunların çoğu oralarda hayatını kaybetti. Çok az sayıda........

© T24