Sivas Katliamı'nın 32’nci yılında Türkiye ve Ortadoğu
Diğer
04 Temmuz 2025
Sivas Madımak Oteli’nde 32 yıl önce katledilen aydınların acısı, adaleti bir türlü bulamayan duyarlı toplum kesimlerinin yüreğinde hiçbir zaman dinmedi. Pir Sultan Şenlikleri nedeniyle Sivas’ta toplanan çoğu Alevi yazar, sanatçı ve aydın, gözü dönmüş azgın bir güruh tarafından güya kamu güçlerinin müdahalesine rağmen, Türkiye’nin gözleri önünde saatler süren bir saldırı sonucu vahşice yakıldı, dumanlarda boğuldu.
Saldırının sözde gerekçesi Aziz Nesin’in Salman Rushdie’nin “Şeytan Ayetleri” kitabını çevirtip, Doğu Perinçek’in Aydınlık gazetesinde özet tefrika halinde yayınlatmaya başlaması ve Müslümanlık hakkında yaptığı açıklamalardı. Gözü dönmüş saldırgan güruhun başını çekenler belediyeyi elinde tutan Refah Partisi’nin yerel liderleri ve BBP, MHP gibi aşırı sağ partilerin üyeleriydi. Bu koalisyon şimdi Türkiye’yi yönetiyor.
“Şeytan Aziz’i yakın” diye bağırıyorlardı. Alevler yükseldikçe kendilerinden geçiyorlardı. Otelin iki çalışanıyla birlikte, aralarında Türkiye’nin çok önemli sanatçı ve edebiyatçılarının da bulunduğu 33 can o gün yobazlar tarafından katledildi. Aziz Nesin ve otelde onunla birlikte mahsur kalan ellinin üzerindeki kişi, yaralı olarak kendi çabalarıyla kurtulmayı başardılar.
Bunlar şimdilerde özlemle aranan “eski” Türkiye’de oldu. Demirel Cumhurbaşkanı, Çiller Başbakan, Erdal İnönü ise Başbakan Yardımcısıydı. Aziz Nesin, telefonla irtibat halinde olduğu Erdal Bey’den yardım geleceği konusunda güvence almasına rağmen, bu yardım hiç bir zaman gelmedi. Çünkü onu da Vali, Garnizon Komutanı ve Emniyet Müdürü yanlış bilgilerle oyalıyordu. Şehre bir müddet sonra sevk edilen asker kalabalığa müdahale etmekte isteksiz davrandı. Saldırganlar asker ve polisin gözü önünde saatler boyunca canavarlıklarını sürdürebildiler.
Olaydan sonra Aziz Nesin “bir devlet var diyordum, bu kadar ödün verilmez diye düşünüyordum, yanılmışım” diyecektir. Koca Aziz Nesin hayal kırıklığına uğramıştı ama uğruna Sivas’a gittiği Pir Sultan Abdal yüzyıllar önce çok daha gerçekçi düşünebiliyordu. Onun devletten de ve validen de beklentisi yoktu. Sivas Valisi Hızır Paşa’nın attırdığı taşlar değil, baskı altında eli taşa varamayan “dostun attığı tek bir gül” onu “yareliyordu”.
Olaydan sonra Cumhurbaşkanı Demirel olayın münferit olduğunu, Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmediğini iddia etti. Çiçeği burnunda Başbakan Çiller “çok şükür otel dışındaki halkımız zarar görmemiş” ifadesiyle tarihe geçti. Aslan sosyal demokratların lideri, günün Başbakan Yardımcısı Erdal Bey ise, saldırıyı önleme konusunda hiçbir şey yapamadı.
O sebeple, dünü romantize etmeye hiç gerek yok. Bugün olanların taşları 12 Mart öncesinden beri döşeniyor. 1961 Anayasası Türkiye’ye bol geliyor diyen Demirel’di. Denizlerin idamı için el kaldıran da ondan başkası değildi. Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerini kurarak 12 Eylül öncesi Türkiye’ye çok karanlık günler yaşatan da oydu. Maraş, Çorum ve 1 Mayıs katliamları 12 Eylül’e giden süreçte o karanlık günlerde yaşandı.
Memlekette Hızır Paşalar her daim birbiriyle yarışmışlardır. 12 Eylül’ün Hızır Paşaları önceki MC dönemini mumla arattılar. 12 Eylül döneminden sonraki nesiller de şimdiki........
© T24
