menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Evdeki hesap çarşıya uyacak mı?

21 5
11.07.2025

Diğer

11 Temmuz 2025

Türkiye’de iki ayrı süreç işliyor gözüküyor. Biri “Terörsüz Türkiye” adı verilen, PKK’nın silah bırakma süreci, diğeri ise CHP’nin üzerinde yargı eliyle kurulan amansız baskı süreci. Son günlerde her iki süreçte de vites yükseltildi.

Bazıları bunları birbiri ile çelişkili buluyorlar. PKK’nın silah bırakmasının iç barış açısından yararını vurgulayanlar, CHP üzerinde uygulanan baskı politikalarının “Terörsüz Türkiye” ile yaratılmaya çalışılan olumlu iklimle çeliştiğini ileri sürerek, geri adım atılmasını talep ediyorlar.

Oysa ben konuya daha gerçekçi perspektiften bakanlar gibi, her iki süreci birbiri ile bağlantılı görüyor, bunların birbiri ile çelişmek bir yana, aynı hedefe doğru giden iki lokomotif olduğunu düşünüyorum.

Denebilir ki, PKK süreci başka, CHP ile hesaplaşma başka. Mevcut kamuoyu eğilimleri ile bir daha seçim kazanamayacağını anlayan AKP, yedeğine MHP’yi de alarak CHP’nin işini bitirmek için saha temizliği yapıyor. Bu şekilde bir açıklama doğru olur ama eksik kalır. Zira “Terörsüz Türkiye” sürecine karşı çıkmayan CHP’nin üzerine süreç sonuçlandıktan sonra gidilmesi daha mantıklı ve kolay olurdu.

Demek ki iktidarın acelesi var. Daha fazla kan kaybetmeden bir an önce önündeki engellerden kurtulmak istiyor.

CHP’nin pozisyonu başta “silahlar susacaksa, PKK silah bırakacaksa, buna karşı çıkmayız, ama bu süreç şeffaf olmalı ve TBMM çatısı altında ilerlemelidir” şeklinde özetlenebilir. Ekrem İmamoğlu, Bahçeli tarafından ekim ayında Öcalan için mecliste yapılan çağrıdan çok sonra tutuklandı. CHP bu tutuklamalardan sonra kitlesel protesto eylemlerine başladı. Hakkını vermek lazım, CHP kayyım politikalarına daha önce de sessiz değildi. Özellikle Ahmet Türk görevden alındıktan sonra gereken dayanışma ve tepkiyi göstermişti. Antidemokratik kayyım uygulamalarının karşısında duran CHP, popülizm yapmayarak PKK’nın silah bırakması amacıyla sürdürülen çalışmalara hiç bir zaman cepheden karşı çıkmadı. Kayyım uygulamalarının gemi azıya almasından sonra ise süreç için şeffaflık ve meclis çatısı altında gerçekleşme koşuluna bir de demokrasi talebini ekledi.

CHP’nin talebi artık “Terörsüz ve Demokratik Türkiye.” Bu haklı ve yerinde bir talep. Türkiye’de akan kanı durdurmak adına ne yapılacaksa iç demokrasi tahkim edilmeden yapılamaz. Bu satırların yazarı terörün Türkiye’deki Kürt sorunuyla ilgili çözümsüzlüğün sadece bir semptomu olduğunu, Kürt sorununun ancak demokrasinin Türkiye’de kök salmasıyla gerçek anlamda çözüme kavuşabileceğini, sorunun çözümü için ne Kandil’de ne Kobani’de muhatap aramaya gerek olduğunu savuna geldi.

Peki bu konuda siyasi iktidar samimi olabilir mi? Yani iktidar demokrasiye şans verir mi? AKP sözcüsü Ömer Çelik cumartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok önemli açıklamalar yapacağını söylüyor. Bunlar demokrasiye şans verme konusunda olabilir mi?

Sağ siyasi cenahta çok kullanılan bir deyimle bu soruya olumlu bir cevap ancak abesle iştigal olur. Erdoğan bence silahlı PKK militanlarının tabi olacakları muamele konusunda açıklamalarda........

© T24