menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yarışma çocukları

13 1
29.06.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

29 Haziran 2025

Yarışmalar oldum olası bende karışık duygular uyandırmıştır. Yarışmalar insanları birbirine rakip yapar, “birlikte” bir şeyler yapmak dururken birbirine “karşı” bir şeyler başarmaya teşvik eder. Çok ciddiye alınırsa kardeşi kardeşe düşürme potansiyeli taşır yarışmalar. Zîra tanımı gereği her yarışmanın kazanan(lar)ı ve kaybeden(ler)i olur. Kimin kimden üstün olduğu kanıtlanır, belgelendirilir. Üstün olanlar ödüllendirilir; olmayanlar teselli edilir.

Yarışmalar çocuklukta başlar, oyunlarla. Misket, mahalle maçı, koşu yarışı, sonraları tavla, satranç… Kazanan çocuklar kaybedenlere nasıl bakar dersiniz? Kaybedenler kazananlara karşı ne hisseder dersiniz?

İstediğiniz kadar “bu sadece bir oyun” deyin, “amaç kazanmak değil, centilmence yarışmak, eğlenmek” deyin; bence her tür yarışma ister istemez insanlar arası bir hiyerarşi yaratır. Onu oyun formatında sunmak, kaybedenlere mansiyon veya teselli ödülü vermek bu durumu yumuşatma çabasıdır sadece; yarışmanın kavram olarak taşıdığı “karşılaşma” niteliğini değiştiremez.

Ülkemizdeki takım tutma geleneğini düşünün. Aile içinde karıyla kocayı, ebeveynle çocuğu, iki dostu karşı karşıya getiren bir seçimdir bu. Çoğu durumda şakacıktan, tatlı bir çekişme ortamı doğurur; ama stres düzeyi yüksek toplumumuzda sembolik olması gereken bu çekişmeyi fazla ciddiye alanlar, ileri götürenler az değildir. Maç günü taraftarlar arası kavga ve yaralama vakaları haberlerde sık sık karşımıza çıkar. Bu, takım tutmanın özünde yatan potansiyeli gösterir.

Ne gerek var ki? Kime, neye yarıyor bu? Neden arkadaşımla aramda “tatlı” bir çekişme olsun? Hiç olmasa daha iyi değil mi?

Ben hep kazananı, kaybedeni olmayan oyunları sevdim; halen de öyleyim. Asla takım tutmadım. Çocukken bazı top oyunlarını birer, ikişer kez oynadım; tavla, dama, satranç vb. öğrendim ama çok seyrek oynarım, yapacak daha iyi bir şey olmadığında; sosyalleştiğim insanların birlikte Lego oynama, kumdan kale yapma gibi yarışmasız bir oyuna hevesi olmadığında.

Yarışmalar insanı motive eder, deniyor. Evet, biliyorum, eder. Ama ne kadar sağlıklı bir motivasyon yöntemi bu? İnsanın insana içten içe bakışını nasıl etkiliyor? Hele ki çocukların birbirine bakışını? Bir yandan ötekilerden daha iyi olacağım diye, “birinci” olacağım diye kıyasıya mücadele ederken “öteki”lere karşı bakışımız ne oluyor? Bu güdümlenmiş halde kazanırken veya kaybederken, dışarıya karşı “sportmen” ve “centilmen” bir profil çizerken psişemizin derinliklerinde kendimize bile itiraf edemediğimiz gizli düşmanlıklar veya küçük görmeler peyda olmuyor mu?

Benim mesleğimde yükselmenin, konser kariyerinin önünü açmanın standart yolu olmasına rağmen ben hayatımda hiç piyano yarışmasına katılmadım. Buna rağmen sanatımda ilerleme konusunda motivasyonum hiç eksik olmadı. Motivasyonumu farklı yerlerden aldım. Müzikle insanları mutlu etmenin zevki; müzikte yeni yollar, yeni ifade biçimleri keşfetmenin heyecanı; dahası, kendimle yarışma: herhangi teknik, ifadesel veya yaratıcı bir konuda bir önceki rekorumu kırma çabası, daha........

© T24