menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Komisyonda barış ve insan kokusu

25 3
monday

Diğer

04 Ağustos 2025

Barışa ve demokrasiye hazır olmak çok kolaydır, bir o kadar da zordur!

Barış; hukuku ve adaleti istemek gibi bir şeydir. Üzerinde insan kokusu vardır.

Gerçekler için geçmişle yüzleşebilir miyiz?

Hakikat ve geçmişle yüzleşme üzerine çok yazı yazıldı.

Geçmiş ve hakikat, üzerine konuşursak, tartışırsak gerçeklere ulaşırız ve demokratik hukuk devletinin halkından saklayacağı hiçbir şey yoktur. Gerçeğe ulaşmak için bütün siyasal kanallar açılmalıdır. Bilgiye, habere ve gerçeğe ulaşmak demokrasidir, insan hakkıdır.

Tartışmak ve anlamak ne sağlar? Barışı sağlar, demokrasidir.

Geçtiğimiz ay Şili’de toplanan Konferansta Dünyanın yarısını oluşturan devletler “Daimî Demokrasi” başlığı altında barışı konuştular ve Gazze’de olup bitenleri, savaşları lanetlediler. Türkiye’de ise çalışacak Komisyonda “demokrasi” ve insan hakları olsun isteniyor. Belki bir umuttur, insanların korkuları yerine özgürlükleri hatırlanır… Bir yanda süreçlere bağlı Komisyon çalışmaları, diğer yanda özgürlüklere yer verilsin talepleri ve umutları…

Aslında geçmiş gerçeklerle yüzleşmek “hesaplaşmadır”.

Nasıl mı?

Toplumu çok kutuplu bir hale getirirsek eğer; barış olmaz, sağlanamaz. Kıyasıya ben haklıyım diyenlerin var ettikleri kutuplaşmanın paylaşımı yoktur ve daha önemlisi anlayışı yoktur. Çıkarlar üzerine kurulu kutuplaşma; siyasal, toplumsal ve sosyal tartışmaları yapamaz ve sonuçlarını paylaşamaz!

Birbirlerinin acılarına bakmayı ve paylaşmayı bilenler barış içinde yaşar. Çok zor sayılmaz anlamak ve anlayış... Kimin haklı olduğu değil; paylaşmak bile acıları dindirir!

Yas tutma zamanlarında birbirlerine saygı duyanlar, yas tutmayı çatışma nedeni saymadan barış içinde bir arada yaşamanın öğretisi yapabilir.

Sayın Ayşe Devrim Başterzi Türkiye Psikiyatri Derneğinin (2015) Barış Kitabı’ndaki “Bellek ve Ötesi” yazısında Mithat Sancar’ın (2007) Geçmişle Hesaplaşma adlı kitabından yaptığı alıntı; yaşadığımız şu günlerde geçmişten geriye kalan öğreti gibi durduğu yerde duruyor:

“Özgür kamusal tartışmanın hedefi, olayların oluş biçimi ve nitelenmesi konusunda tam bir mutabakata varmak değil, olayların taraflarının birbirlerini anlamayı, birbirlerinin acısına bakmayı ve yası çatışma nedeni değil, barış içinde birlikte yaşama kaynağı haline getirecek bir paylaşımı öğrenmelerini teşvik etmektir. “Öteki”nin anlatısını kayıtsız şartsız doğru kabul etmek değil, o anlatının meşruluğunu kabullenmeye ve onu dinlemeye açık olmak yönünde atılabilecek en önemli adımdır. Geçmişin işlenmesi konusunda dikkat edilmesi gereken önemli önemli bir husus, bu bağlamdaki faaliyetlerin, bir iç savaş ya da etnik gerelim nedeniyle parçalanmış aşırı kutuplaşmış toplumlarda, karşılıklı önyargıların, nefret duygularının ve intikam isteklerinin tarihsel nedenlerini masaya yatırmak ve bunların aşılması konusunda yöntemlerini aramak zorunda olduğudur. Ancak bu yöntemlerin yeniden toplum haline gelmeyi veya toplumsal bütünleşmeyi........

© T24