“Baletlerin giydiği bildiğiniz kız taytı” | Don Kişot balesinin sanatçıları anlatıyor
Diğer
28 Temmuz 2025
Antalya Devlet Opera ve Balesi'nin Don Kişot balesinden
Antalya Devlet Opera ve Balesi, Miguel de Cervantes’in klasik eseri Don Kişot’u bale sahnesine taşıdı.
Baş koreografından dansçılara, sahneye koyan ekipten karakter oyuncularına kadar geniş bir kadronun emeğiyle sahnelenen eser, hem anlatısı hem de estetik yapısıyla izleyiciden tam not aldı.
TIKLAYIN | 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali başlıyor!
9-10 Ağustos tarihlerinde 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nde izleyiciyle yeniden buluşacak olan Don Kişot’u, eserin koreografisini, karakterlerini, klasik balenin sahne üzerindeki dönüşümünü sahneye koyanlardan Antalya Devlet Opera ve Balesi Baş Koreografı Ayşe Fidanlık, dansçılar Evren İskender, Umut Çaltekin ve Boğaç Özbakır'la konuştuk.
- Don Kişot balesinin hikâyesi nedir?
Antalya Devlet Opera ve Balesi Baş Koreografı Ayşe Fidanlık: Don Kişot balesi, Cervantes'in çok ünlü bir eseridir. Don Kişot, bildiğiniz gibi, yel değirmenleriyle savaşan bir karakterdir. Yanında Sancho Panza ile birlikte maceralara atılır. Gittiği bir köyde, hayatının aşkı Dulcinea'nın bir benzeri olan Kitri ile karşılaşır ve onu Dulcinea ile özdeşleştirerek peşine düşer. Bu süreçte Kitri ve onun köydeki sevgilisi Basilio'nun ilişkileri ile köy halkının onlarla olan etkileşimi, eseri oldukça eğlenceli ve keyifli bir hâle getirir.
- Karakterlere gelirsek; Gamache kimdir?
Evren İskender: Gamache, bu tür sosyal hikâyelerin çoğunda olduğu gibi, köylerde veya kentlerde var olan güçlü, zengin ve aynı zamanda oldukça komik bir karakterdir. Biraz baskıcı bir yapısı vardır çünkü köy içerisinde bir yeri vardır. Çok süslü, çok fazla takısı ve mücevheri olan, bunlarla etrafındakilere hava atan biridir. Aynı zamanda başroldeki Kitri'ye âşıktır ve onu babasından almak isteyen, komik bir karakterdir.
- Kitri ve Basilio'nun aşkının karşısındaki en büyük engel sadece Gamache mı?
Evren İskender: Hayır, aslında değil. En büyük engel Kitri’nin babası Lorenzo'dur. Çünkü kendisi parayı sevmektedir. Sonuç olarak, kızının zengin bir adamla evlenip rahata ermesini istemektedir. Babası da orada bir hancı olduğu için para kazanmaya çalışan biridir. Aslında durum, sosyal sınıf farkından kaynaklanmaktadır. Ancak Gamache da Kitri ile Basilio'nun arasındaki büyük engellerden biridir.
- Kitri'nin babası Lorenzo karakterine hayat veriyorsunuz, kendisi bir hancı. Lorenzo kötü bir karakter mi?
Umut Çaltekin: Lorenzo aslında kötü bir karakter değil. Sadece kızını çok düşünen, biraz baskın ve otoriter ama aynı zamanda komik bir karakter. Tamamen kızının geleceğini düşünüyor fakat gelişen dünyaya çok da fazla ayak uyduramayan bir yapısı var. Kasabanın merkezinde bir hancı olduğu için kasabadaki birçok olaya hâkim, kasabalı tarafından sevilen, kızı için gereğinden fazla çaba sarf eden bir karakterdir.
- Kızının mutluluğunu mu yoksa zenginliğini mi daha çok önemsiyor?
Umut Çaltekin: Aslında başta kızının mutluluğunu düşünüyor. Fakat kişisel olarak parayı da seven bir insan olduğu için kızının biraz daha garantici biriyle evlenmesini arzu ediyor. Ancak her şey onun istediği gibi gitmeyince duruma uyum sağlamak zorunda kalabiliyor. Değişik ve güzel bir karakter.
- Oyunun sonunda Lorenzo gerçekten mutlu mu oluyor, yoksa durumu kabullenmek zorunda mı kalıyor?
Umut Çaltekin: Dediğim gibi, o da bir şekilde gelişen dünyaya ayak uydurmaya çalışıyor ve sonunda her şeyin kendi istediği gibi olmayacağını, acı da olsa, öğrenmek zorunda kalıyor. Fakat yine kızının mutluluğunu çok düşünen bir baba olduğu için en sonunda kızının gerçekten mutlu olduğunu görünce o da mutlu oluyor. Ben de bunu seyirciye bir şekilde yansıtmaya çalışıyorum.
- Yani sizin yorumunuzda, kabullenme duygusundan ziyade mutlu olma duygusunu vermek istediğinizi anlıyorum, doğru mu?
Umut Çaltekin: Aslında eserin içinde farklı bölümler var. Bazı bölümlerde kızını Gamache ile evlendirmeyi çok istiyor. Fakat kızı bunu asla istemediği için bir noktada durumu kabullenmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla tüm mutluluğun parayla olmadığını anladıktan sonra kızıyla birlikte mutlu oluyor diyebilirim.
- Sancho Panza karakterini konuşalım; ben Don Kişot’u çocukluğumdan hatırlıyorum ve ilk okuduğumda Don Kişot'tan daha çok Sancho Panza karakterini sevmiştim.
Boğaç Özbakır: Ben Don Kişot'un dostu ve yardımcısıyım. O sürekli etrafta gezip halüsinasyonlar görürken, başına gelenlerde ben onun hayatının bir parçasıyım. Sürekli ona yol gösteriyor, ne yapacağını kolluyor ve peşinden koşuyorum.
- Sancho Panza'yı sanki hiçbir şeyi takmayan, umursamayan ve hikâyeye mizah katan biri gibi görüyoruz ama bence olan bitenin son derece farkında. Yine de Don Kişot'a olan bu bağlılığını tam olarak açıklayamıyorum. Sizce nedir?
Boğaç Özbakır: Hikâyede bildiğim kadarıyla ona bir krallık vadediyor ya da bir ada vermiş olması gerekiyor. Fakat aslında o, sevgisinden ve ona olan bağlılığından dolayı peşinden hiç ayrılmıyor. Vadedilenlerin Sancho Panza’nın pek de umurunda olduğunu düşünmüyorum.
- Neden en sevilen karakter o?
Boğaç Özbakır: Bence bu, karakterin rahatlığından ve ortamdaki sempatik hareketlerinden kaynaklanıyor. Koreografimiz de bu karakteri rahat bıraktı. Sanırım sebep bu.
- Siz eserleri sahneye koyanlardan birisiniz. Bir bale temsili nasıl sahneye konulur?
Ayşe Fidanlık: Bir bale temsilini genelde altı haftalık bir süreçte sahneye koyarız. İlk önce eserin adımlarını bale salonunda dansçılara öğretiriz. Ardından, bu adımların ve hareketlerin en iyi şekilde yapılabilmesi için günlerce provalar yaparız. Aynı zamanda eserin dekor ve kostümleri atölyelerimizde hazırlanmaya başlar. Prömiyerden yaklaşık on gün önce sahneye çıkarız ve dekorlar kurulur. Bu esnada orkestra da kendi bölümlerini çalışır. Son on gün kala sahnede buluşuruz ve yaklaşık yedi-sekiz prova boyunca dekor, kostüm ve orkestra ile birlikte son provalarımızı yaparak prömiyere hazır hâle geliriz.
- Balede zaten mevcut bir beste var. Siz bunun üzerine hareketleri yeniden mi yazıyorsunuz? Bir metin var mı, yoksa süreç nasıl işliyor?
Ayşe Fidanlık: Şöyle söyleyeyim; Don Kişot'u sahneye koyarken yeni adımlar eklemedik. Yıllardır sahnelenen Don Kişot versiyonlarından beğendiğimiz belirli bölümleri alıp onları ufak tefek revize ederek sahneledik. Ama evet, koreografinin bir yazımı vardır; biz buna "notasyon" deriz. Bildiğim kadarıyla Türkiye'deki müdürlüklerde notasyon bilen çok az kişi kaldı. Biz notasyondan okuma yapmıyoruz, hareketleri tamamıyla fiziksel olarak dansçılara öğretiyoruz.
- Bale sanatında söz yok, yaptığınız hareketler ve danslar sizin sözünüz oluyor. Tiyatroda, operada veya sinemada bir metin, bir libretto olur ve onun üzerinden gidilir. Siz nasıl çalışıyorsunuz? Dansçıların metni nedir?
Evren İskender: Biz öncelikle dans olarak koreografiyi, yani adımları öğreniyoruz. Bunu baş koreografımız ve çalıştırıcılarımızla birlikte, eserin asıl sahibi ve sahneye koyan kişinin bize öğrettiği ve sahnede görmek istediği şekilde yapıyoruz. Çok uzun bir süre adımların üzerine çalışıyoruz.
Daha sonra, eğer bir karakteri canlandırıyorsanız, o karakterin kendine has tavrı, mimikleri, saçı, kostümü ve duruşu gibi özelliklerini, yani olaylara verdiği tepkileri ayrıca çalışıyorsunuz. Bu ikisini birleştirdiğinizde ise bir karakter ortaya çıkıyor.
- Ben daha önce birkaç defa Don Kişot temsilini izledim. Filmini de tiyatrosunu da gördük. Neden bir daha Antalya Devlet Opera ve Balesi'nin temsilini izlemeliyim sizce? Sonuçta aynı metin, aynı libretto, aynı müzik ve aynı yazar.
Umut Çaltekin: Don........© T24
