menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Biraz çetrefilli, az biraz da muğlak (4): “Karşı terörizmin” beş ön kabulü

17 0
sunday

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

21 Eylül 2025

“Terörizm” ve “karşı terörizm” kavramları ve çalışmalarına dair yazımın ilk üç bölümünde, “terörizm”in tarihinden, tanımlama zorluklarından, tanımlamanın neden gerekli olduğundan ve elementlerinden; daha sonra “terörizm” ve “karşı terörizm” çalışmaları ile Küresel Terörizm Endeksinden ve en sonuncusunda da “terörizm” söylemlerinin beş ön kabulünden bahsetmiştim. Serinin bu dördüncü kısmında ise “terörizm karşıtı” beş ön kabule değinmeye çalışacağım.

Öncelikle, “terörizm”e dair ön kabullerin çoğunlukla yanlış ya da kısmen doğruluk barındırdığını hatta bazılarının mite yakın kabuller olduğunu belirtmiştim. Peki, “terörizm karşıtı” çalışmalar ve söylemlerde durum nasıl?

Öncelikle “terörizme karşıtı” çalışmalarda belli başlı beş ön kabulü sıralayalım:

(1) Herhangi birisinin, “terörist” olup olmadığını hemen anlayabiliriz.

(2) Uyumlaştırma (deradikalizasyon) mümkündür.

(3) Eğer “terör” örgütünün başı ezilirse, sorun tamamen çözülür.

(4) “Terörizm” ile başa çıkmak mümkün değildir.

(5) “Terörizm” ile en iyi mücadele, bütüncül bir yaklaşımla yapılabilir.

Şimdi, bu ön kabullerin doğru, yanlış ya da bir mit olup olmadığına bakalım.

İlk ön kabulümüz, herhangi bir kişiye baktığımızda onun “terörist” olup olmadığını hemen anlayabileceğimiz üzerinedir. Aslında, “terörizm” çalışmalarındaki en büyük problemlerden biri, genelde bu tür örgütler yer altı yapılanmaları olduğu için, “terörizm” ve “teröristler”in doğalarına dair gizemdir. Bu nedenle hem araştırmacılar hem de politikacılar için bunları çalışmak, işin muğlaklığından dolayı bir hayli zordur. “Terörizm” ile mücadelede neyle/kimle mücadele ettiğini bilmek, özellikle politikacılar için önemlidir. Bu yüzden, medyada yer alan kaynaklar dışında, “yakalanan” ya da “teslim olan” “teröristler” üzerinden bir profil çıkarılmaya çalışılır. Yani, “terörist” olanları, “terörist” olmayan çoğunluktan ayıran özellikler ortaya konur. Ancak bu profil çıkarma nasıl yürütülür? Profil çıkarma, tarihte Karındeşen Jack ve Mad Bomber gibi vakalardan da bilindiği üzere, adli bilimlerde farklı alt türlere ayrılsa da özellikle kişinin karakteristik özellikleri ve davranışları arasındaki ayrımlardan hareket eder. Yani, aranan ya da yakalanan kişinin karakteristik ve davranışsal özellikleri nelerdir? Bunlara yanıt verebilmek için bir dizi psikolojik, sosyo-ekonomik, fiziksel, davranışsal ve/veya etnik özellikler, kişilerin deneyimleri üzerinden irdelenir. Bunların nerede yaşayıp çalıştığı gibi özellikler de dahil hepsi bir araya getirilerek bir profil çıkarılır. Çıkarılan profil, veri madenciliği metotları yoluyla elde edilen ikincil indikatörler ile desteklenir. Tüm bu süreçte amaç, bir uygulama ya da araç yaratarak örnek bir profil oluşturmadır. Ancak burada sorunlu bir mesele ortaya çıkar. Örneğin, 2010’da Almanya’da havaalanlarında denenen bu profil çıkarma yöntemi, kişileri etiketlemesinin ötesinde “terörizm”in en önemli sorunlarından biri olduğu savını gündelik hayata aktardığı için, insan hakları bağlamında başarılı olamamıştır. Ayrıca yöntem, “terörizm”in hedeflerinden olan kamusal alanda korku yaratmaya da dolaylı hizmet eder. Dolayısıyla, her ne kadar buradaki temel amaç, suçlular ve “teröristler”i, “biz”den ayrı kılan unsurları ortaya çıkarmak olsa da “ırka” ve benzerine dayalı bir profil oluşturma, oldukça ayrımcı bir yaklaşımdır. Kaldı ki böylesi bir yaklaşım, örgüt mensuplarının da “profillerini” değiştirip (saçını boyatma, makyaj, kılık kıyafet, sakal kesimi ve yürüme biçimleri vb.) “sıradan” ya da etiketlenmiş profillerin dışında hareket etme eğilimine girmelerine de neden olmaktadır. Kısaca, her ne kadar Alman Federal Kriminal Polis Merkezi Başkanı Horst Herold’un, Rote Armee Fraktion üyelerini bulmaya yönelik yaptığı profil çalışmasında olduğu gibi başarıya ulaşan örnekleri olsa da bunun da kişisel özelliklerden ziyade, örgüt üyelerinin gündelik yaşamlarındaki hareket etme biçimlerinden (fatura ödeme, ev kiralama gibi) ortaya konduğunu söyleyebiliriz. Kısaca, pek çok akademisyen, kişisel profil çıkarma işinin mümkün ve işe yarar olmadığını belirtmektedir. Yani, “teröristler” ne “psikopat” ne de bizden oldukça “farklı”dır. Fiziksel özellikler veya dış görünüşe dayalı bir profil çıkarma işi, etiketlemekten ve nefret söylemini yaymaktan öteye gitmez. Bu yüzden, her sakallıya dede diyemeyeceğimiz gibi, kafamızda yarattığımız profile benzer herhangi birisine de “terörist” diyemeyiz. Bu yönüyle, bu ön kabulün tamamen yanlış olduğunu vurgulamak gerek.

İkinci ön kabul ise, “teröristler”in tutum ve davranışlarını değiştirip “terörizm”i arkalarında bırakıp bırakamayacaklarına dair olandır. Öncelikle, burada “uyumlaştırma” (deradikalizasyon) sözcüğünden bahsetmek gerek. Uyumlaştırma nedir?

Radikalleşme ve uyumlaştırma üzerine ziyadesiyle çalışması olan akademisyen John Horgan’a göre uyumlaştırma, toplumsal ve psikolojik bir süreç olarak, bireyin şiddet içerikli radikalleşmeye dahli ve adanmışlığının, artık bu tarz eylemlerde bulunmaya yönelik herhangi bir risk barındırmayacak şekilde azalması anlamına gelir. Uyumlaştırma, kimi zaman bir politika veya bir program olarak da ortaya konabilir. Araştırmacı Angel Rabasa ve arkadaşlarının, RAND Washington’da 2013’te çıkardıkları bir raporda, bunun bir süreç olduğunun altı çizilir. Yani, bireyi, bir aşırılıkçı olmaya götüren bir süreç vardır. Aynı şekilde, onu uyumlaştırmaya götüren de bir başka süreç olmalıdır. Örneğin, Arzu Demir’in Dağın Kadın Hali (2014) kitabında PKK eski üyeleriyle yapılan röportajlarda gördüğümüz gibi, uyumlaştırma, bireysel ya da grup dinamikleriyle gelişen süreçler olduğu kadar, şimdilerde yürütülmekte olan TBMM Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmalarında somutlaştığı üzere, devlet ve silahlı örgüt yönetimi arasındaki dinamiklerle de ilerlemeye çalışan süreçler olabilir. Ayrıca, bu uyumlaştırma süreçleri, bireyin örgütü tamamen bırakıp kendisine yepyeni ve örgüt ideolojisinden bağımsız bir hayat kurması şeklinde olabileceği gibi, örgüte karşı devletin yanında yer alma ya da sivil toplumun içinde şiddete karşı barış aktivizmi yapma ve benzeri farklı şekillerde de gelişebilir. Burada, genelleştirmeden ziyade bireysel ve grup olarak işleyen dinamiklere bakmak gerekir. Tam da bu yüzden, PKK örgütünün, eğer olacaksa, uyumlaştırma sürecinde, çoklu dinamikleri mutlaka göz önünde tutmak gerekir. Yani, her örgüt üyesinin, hangi amaçla ve duyguyla örgüte girdiği, bununla birlikte bunların hangi amaç ve duyguyla uyumlaşma sürecine birbirinden farklılık gösterebilir. Bu durumda eğer Komisyon alacağı kararlarda yüzeysel, üstenci ve aşırı genelleştirici bir tutum benimserse, uyumlaştırma süreci de bu doğrultuda uzun vadede boşa çıkabilir.

Bu noktada, dünyada uyumlaştırma sürecinden geçmiş çeşitli örneklere bakılabilir. Örneğin, el-Kaide finansörlerinden olan bir Vahabi kurumu adına çalışan Daveed Gartenstein-Ross, örgütle bağını kopararak Demokrasileri Savunma Vakfının başına geçmiş ve “terörizm ve karşı terörizm” çalışmalarında akademik araştırmalar yapmaya başlamıştır. İkincisi, Afganistan’da faal olan Libyalı İslami Mücadele Grubunun önde gelen figürlerinden Norman Benotman. Benotman, örgütü bıraktıktan sonra İngiliz Quilliam Vakfının kıdemli analistlerinden birisi olmuştur. Bir başka örnek de 1979’da Kuzey İrlanda’da İrlandalı Resmî Cumhuriyetçi Orduya katılan Henry Robinson’un, daha sonra buradan ayrılarak 1990’da Yıldırma ve Teröre Karşı Aileler Vakfının kurucuları arasında yer almasıdır.

Bireysel olanların dışında, yukarıda bahsettiğim gibi, devlet politikası olarak da kimi ülkelerde (Türkiye, İsveç, Danimarka, Norveç, Hollanda ve Almanya gibi) uyum yasaları (Eve Dönüş Yasası, Çıkış Modeli vb.) geliştirildiği görülmektedir. Örneğin, Norveç’teki Çıkış Modeli, İsveç’te de kullanılmıştır. Bu modelde, motivasyon ve topluma entegrasyon bağlamında oluşturulan aşamalar kullanılarak, örgütten ayrılanların topluma yeniden istikrarlı bir şekilde dahlinin altı çizilir. Norveç’in “terörizm”i önlemede kullandığı Çıkış Modeli, genel olarak bireylerin radikalleşmesini........

© T24