menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kendine yenilen bir başkan: Ali Koç

26 1
22.09.2025

Diğer

22 Eylül 2025

Ali Koç (önde) ve Saadettin Saran (Fotoğraflar: Anadolu Ajansı)

Hani “Futbol fena halde hayata benzer” diyor ya Serdar Akar, bu topraklarda yapılmış en güzel futbol filmi “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar”da…

Fenerbahçe gerçekten Türkiye’ye çok benziyor.

Bize içinden psikoloji, sosyoloji ve biraz da felsefe geçen bir hikâye anlatıyor Fenerbahçe’de yaşananlar.

Hikâyenin bugününü konuşmadan önce gelin yedi yıl öncesine gidelim:

Tarih 5 Haziran 2018. Fenerbahçe’de seçim zamanı.

Yirmi yıldır Fenerbahçe başkanlık koltuğunda oturan bir insandan çok Fenerbahçe’nin kendisine, ete kemiğe bürünmüş haline dönüşmüş Aziz Yıldırım’ın karşısında Ali Koç var.

O Aziz Yıldırım ki ömrünü Fenerbahçe’ye adamış, adeta hayatın anlamını Fenerbahçe’de bulmuş, kanıyla canıyla bir Fenerbahçeliden çok Fenerbahçe’nin kendisine dönüşmüş çok güçlü bir figür.

Kadın voleybol takımının kalacağı oteli bile takip ediyor. Kampta yenecek yemekten kulübe alınacak iğne-ipliğe kadar her şeye hâkim, her şeye müdahil…

Tüm “tek adamlar” gibi onun sözü kanun, onun fikri tek doğru… Kimse Fenerbahçe’yi ondan çok sevemez. Kimse onun kadar kendini bu renklere adayamaz.

Ama işte zamanın ruhu var.

Koltuk herkesi yıpratıyor, aradan geçen yıllar mutlak iktidarını sorgulamaya cüret edenlere cesaret aşılıyor.

Bu çalışkan, sert mizaçlı, her daim öfkeli görünen tek adamın, Aziz Yıldırım’ın karşısına kendi elleriyle veliaht seçtiği bir “prens” vakitsiz dikilmeye cesaret gösteriyor.

Aileden güçlü, iyi eğitimli, zengin, genç, yakışıklı… Kendiliğinden, büyük bir çaba harcamasına gerek kalmadan tüm bu sıfatları künyesine eklemiş genç prens, rol modeli sayılabilecek o güçlü figüre, belki de bir ömür boyu sürecek nefretini kazanma pahasına, meydan okuyor.

Heybesinde sadece başarı ve güce dair bolca sıfat yok. Tam olarak aynı günlerde ağızdan çıktığı zaman ülkenin bir bölümünü heyecana gark eden o sihirli sözcüğün, “değişim”in rüzgarını da yelkenine katıyor.

Türkiye Cumhuriyeti rejim değişikliği kabul edilebilecek bir referandumun ardından tarihinde ilk defa süper yetkilerle donanmış bir “başkan” seçmeye hazırlanırken Fenerbahçe Cumhuriyeti süper yetkili, adını kulüple özdeşleşmiş bir başkana “değişim” vaat ederek kazan kaldıran bir prensin ayak sesleriyle sarsılıyor.

Ve kazanıyor genç prens.

Değişim rüzgârının karşısına dikilemiyor yirmi yıllık koca kurt.

Aziz Yıldırım kırgın, kızgın ve küskün bir halde terk ediyor çakılı tek kör çivisinde bile emeği olduğu o büyük stadı.

Derken bir şey oluyor. Ali Koç’un Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin başına geçmesini Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderiyle birlikte okuyanlar çıkıyor ortaya. Bu değişimin seçim sandığına yansıyacağı, Erdoğan rejiminin sonun geldiği kehanetinde bulunuyorlar. Toplumun muhalif kesimlerinde karşılık buluyor bu yorumlar.

Ali Koç’un seçilmesiyle memlekette bir değişim rüzgarının estiğini, umudun dalga dalga ülke sathına yayıldığını muştulayan yazılar yazılıyor.

Hatta analizin suyunu çıkaran, Koç Ailesi’ni iktidara doğrudan karşı bir sermaye grubu olarak konumlandırmaya çalışanlar........

© T24