menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Teşkilat-ı Mahsusa’nın Ukrayna jesti”

21 1
previous day

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

25 Mayıs 2025

Günümüzde ismi unutulmaya yüz tutan Teşkilat-ı Mahsusa, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde adı oldukça sık geçen gözde bir devlet kurumudur. Günümüz Türkçesiyle “Gizli Örgüt” olarak tanımlayabileceğimiz bu örgüt, İmparatorluğun son dönemlerinde özellikle ayrılıkçı hareketlerin, isyanların ve devleti yıkmak isteyen faaliyetlerin kontrolü ve bastırılması amacıyla Enver Paşa tarafından kurulur. 4 Ağustos1914 tarihinde kurulurken ilk başkanı Enver Paşanın yakın arkadaşı Süleyman Askeri Bey olur. Teşkilatın amacı gayrinizami harp yürüterek, Osmanlı Ordusuna destek vermek olsa da, zamanla ülke içi ve dışında istihbarat faaliyetlerinde bulunmak suretiyle döneminin en etkili kurumlarından biri haline gelecektir.

Teşkilat-ı Mahsusa’da istihbarat işlerine ağırlık verildiği dönemde eğitimi sırasında Ermenice ve Fransızca dillerine vakıf olan Mustafa Reşat (Mimaroğlu) gibi genç uzmanlar Avrupa’ya, Viyana gibi merkezlere gönderilerek adli ve idari polislerin refakatinde güvenlik, polis teşkilatı ve polis okulları hakkında eğitim alırlar, yabancıların ikametgah tesbitleri de dahil, fişleme ve kodlama konularında çalışmalarını tamamlayıp ülkeye dönerler. Cumhuriyet döneminde Erzincan ve Adana Valiliği yapan Mustafa Reşat Bey, Teşkilatı Mahsusa ile birlikte çalışırken yanına aldığı güvenilir, vatansever Ermeni gençler ile Balkanlarda ve Kuzey Avrupa ülkelerinde Ermeni örgütlerini mercek altına almış birçok olayın başarıyla izlenerek, önlenmesini sağlamıştır. Süleyman Askeri Bey de Rus işgali altındaki Kars ve Ardahan’daki Türk Konsolosluklarında Askeri Ateşe olarak çalışırken önemli istihbarat bilgileri edinmiş ve İstanbul’a raporlamıştır. Kafkaslarda ve Kars’ta sahada çalışan Teşkilat-a Mahsusa ajanı Fahrettin Erdoğan, Ruslar tarafından defalarca yakalanmasına ve hapis yatmasına rağmen önemli istihbarat bilgileri sağlamış, Süleyman Askeri Beyle birlikte her üç şehrimizin ülkemize tekrar katılımında önemli katkıları olmuştur.

Şimdi gelelim Teşkilatı Mahsusa’nın 1917 yılında Ukrayna devletinin kuruluş sürecine yaptığı katkılarla ilgili olayları izlemeye.

Türkiye'nin ev sahipliğinde İstanbul'da yapılan Rusya-Ukrayna barış müzakereleriyle ilgili haberleri ilk duyduğumda hafızam beni 108 yıl öncesinde yapılan bir anlaşmaya götürdü. Birinci Dünya Savaşını neredeyse kaybetmek üzere olan Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu ve diğer İttifak ülkeleri ile birlikte, ayakta kalmakta zorlanan Rusya’ya adeta silah gücüyle imzalattığı Brest-Litovsk Barış Anlaşması.

Kırk yıl Rus esaretinde kalan üç şehrimizin, Kars, Ardahan ve Batum’un ülke topraklarına katılması gibi önemli bir sonucu olan bu anlaşma Türk kamuoyunda çok fazla bilinmemesine rağmen sonuçları itibariyle günümüzde yaşanan Rusya-Ukrayna kapışması ve Ukrayna ile ilgili tartışmaları etkileyen önemli izler taşımaktadır. Ukrayna, yüzyıllarca eyaleti gibi bir parçası olduğu Rusya’ya ilk meydan okumayı bu dönemde yapmıştır.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonunda çıkan savaşı sona erdirmek için İstanbul’da yapılan görüşmelerle ilgili olarak geçtiğimiz hafta, haber ajansları ve Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgilere göre, Türk, Amerikalı, Rus ve Ukraynalı heyetler, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın başkanlığında İstanbul'daki Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde bir araya geldiler. Yaklaşık 1 saat 45 dakika süren toplantıda Türk heyetinde Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın da yer aldı.

"Güçlü taahhütlerin önümüzde yeni bir fırsat penceresi açtığını görmekten memnuniyet duyuyoruz." diyen Dışişleri Bakanı Fidan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın barış çağrılarına kulak vermiş olmalarını önemli bulduklarını söyledi. Toplantılar sonrasında açıklama yapan Ukrayna Savunma Bakanı Umerov, farklı modaliteler üzerinde de çalıştıklarını aktararak "Meslektaşlarımız temas halinde ve tüm belgeleri değiş tokuş edeceğiz. Şimdi esir takası yapmaya ihtiyacımız var. Yakında bir sonraki aşamanın ne olduğunu size bildireceğiz." ifadesini kullanarak, görüşmelerin esir takası konusunda başarıyla sonuçlandığını bildirdi. Görüşmelerde 108 yıl öncesinde Hoffmann, Troçki ve Talat Paşa gibi şahsiyetlerin bulunduğu ortamda yaşananlara benzer kavgalı ve tartışmalı bir havanın esmediği gelen bilgiler arasında.

Bütün bu haberleri izlerken aklım yine bugünlerde Belarus Cumhuriyetinin içinde bulunan Brest-Litovsk şehrinde toplanan anlaşmaya takılmaya devam etti. Bu anlaşmaya ve sonrasında geçen yüz yıla rağmen süregelen tartışmalar ve iddiaların güncelleğini hala korumasının nedenleri neydi ve nelerdi? Rusya’nın canı çok acıtılarak 108 yıl önce elinden alınan Ukrayna’ya neden bu kadar ilgi duyduğunu daha çok hissetmeye başladığımı itiraf etmeliyim.

Şimdi tekrar 108 yıl öncesine gidelim. 1917 yılı başlarında, Birinci Dünya Savaşını daha kimin kazanacağının henüz belli olmadığı günlerde onlarca cephede çarpışmak zorunda kalan Osmanlı İmparatorluğu’nun durumu hiç iç açıcı değildir. Çanakkale ve Kut-ül Amare zaferlerinin yarattığı olumlu hava çoktan ortadan kalkmış, ülkenin doğusu “Erzurum, Rize, Trabzon ve Erzincan” Rus ordusu tarafından işgal edilmiştir. Türk nüfus düşman korkusuyla ülke içlerine hızla göç etmeye başlamış, bu büyük göç on binlerce insanın evsiz kalmasına ve hayatlarını kaybetmesine neden olmuştur. Ordu firar ve çatışma kayıpları dahil 100.000 askerini kaybederken, ülke içindeki Ermeniler henüz Rusya toprağı olan Kars ve Ardahan’a göç etmeye çalışmaktadır. Gürcistan’dan yine aynı bölgeye binlerce Rum ve Kürt nüfus akmaya başlamıştır. Bu süreç Ekim devrimi ile daha da vahim bir hal alacak, Çarlığın yıkılmasıyla ortaya çıkan güvenlik zafiyeti bölgeyi adeta bir ateş topuna çevirecektir.

Mart 1917 ayında ekmek fiyatlarındaki artışa karşı Petrograd’da başlayan bir dizi şiddetli protesto sonunda Çar II.Nikolay’ın 15 Mart günü tahttan çekilmesiyle birlikte Rus ordusunda büyük bir sarsıntı yaşanır, disiplin hızla bozulur. Osmanlı yöneticileri Rus tarafında başlayan sürtüşme ve huzursuzluğun ve 1917 devrimiyle başlayan gelişmelerin daha geniş siyasi anlamının farkındadır. Bu durumu kendileri için bir avantaj ve fırsat olarak kullanmanın yollarını düşünürler.

Devrim sürecinde Almanların da yoğun ilgisi olan Ukrayna’nın ayrı bir devlet olması fikri Osmanlının gizli servisi Teşkilat-ı Mahsusa’nın oyun ve proje alanına çoktan girmiştir. Zengin toprakları olan ve büyük bir nüfus barındıran tarım ülkesinin bağımsız olması durumunda, Rusya Karadeniz sahillerinden koparılacak, adeta kötürüm bırakılacaktır. Ukrayna’nın Osmanlı İmparatorluğunun yeni komşusu ve hatta ticari partneri haline dönüşmesi müthiş bir fırsat olarak düşünülmeye başlanmıştır.

Rusya’daki siyasi kriz ve devrim süreci1917 yılı boyunca derinleştiği için Stockholm’deki Osmanlı Büyükelçiliği Rusya’dan istihbarat toplanması ve analizlerin yapılması için denizaşırı bir istihbarat merkezi haline dönüştürülür. Teşkilatı Mahsusa’nın Stockholm Ofisi Ukrayna’nın bir devlet olarak doğuşunun önemini, yaratabileceği fırsatları İstanbul’a........

© T24