menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Prof. Dr. Bilge Yılmaz: Olay bitti, Merkez Bankası’nın yapacağı bir şey kalmadı, son faiz düşürme kararı programın iflasının ilanıdır

59 1
27.10.2025

Diğer

27 Ekim 2025

Prof. Dr. Bilge Yılmaz ve T24 yazarı Cansu Çamlıbel

2023 seçimlerine kısa bir süre kala İYİ Parti’ye katılan ve 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin ardından partisinden ayrılan Prof. Dr. Bilge Yılmaz, ABD’deki hayatına geri döndü. Kurumsal finansman ve varlık yönetimi alanlarında hizmet veren şirketinin işleri nedeniyle kıtalar arası mekik dokuyor, aralarda Türkiye’ye de uğruyor. Memleketin dertleriyle dertlenmeyi sürdürdüğünü sosyal paylaşımlarından anlıyoruz. Ancak bu mülakata kadar açıkçası halen bir siyasi iddiayı koruduğundan emin değildim. Altılı Masa deneyimi esnasında bizzat yaşadıkları ve seçim sonrasında Millet İttifakı’nın ana aktörlerinin nasıl da savruldukları ortaya çıktığı için arkasına bakmadan siyasete veda ettiğini düşünüyordum. Meğerse 2028’deki – ya da her ne zaman yapılacaksa- seçimlere dönük arayış ve hazırlıklara başlamış bile.

O dönem Meral Akşener tarafından İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı olarak görevlendirilen Bilge Yılmaz’ın, Millet İttifakı seçim kazansaydı ekonomiyi yöneteceği düşünülen iki isimden biri olduğunu hatırlatmak lazım. Boğaziçi çıkışlı olduğunu, elektrik-elektronik mühendisliği ve fizik bölümlerinde çift anadal yaptığını, ABD’nin en prestijli okullarından Princeton’da ekonomi doktorası yaptığını, sonrasında Stanford ve Wharton’da dersler verdiğini de…

İstanbul’a kısa ziyareti sırasında buluştuğumuzda Merkez Bankası, politika faizini 100 baz puan daha düşürme kararını açıklamıştı. Bilge Yılmaz’a göre bu hamle siyasi iradenin talebini yansıtıyor ve artık Orta Vadeli Program’ın (OVP) iflas etmiş olduğunun da ilanı. Bu noktadan sonra artık Mehmet Şimşek’in dahi programın başarısına dair bir umudunun kalmamış olduğu kanısında. Zaten ona göre Şimşek baştan beri bu programın başarıya ulaşacağını düşünmüyordu çünkü o kadar kötü bir ekonomist değil! Ancak Şimşek’in beklediği nispi düzelmenin bile yakalanamamış olmamasına kendisi hiç şaşırmıyor. Daha ziyade, şaşıranlara şaşırıyor.

Anladığım kadarıyla İYİ Parti’ye dönmeyi düşünmüyor. CHP’den ise teklif almamış, gelmesini de beklemiyor. Yeni fikirlere ve ittifaklara açık bir biçimde hala ismini vermediği kadrosuyla birlikte sahayı yakından izlemeye devam ediyor.

-Aylardır beklenen CHP’nin Kasım 202 Kurultayı’na ilişkin davada üç gün önce karar çıktı. İBB’ye yönelik 19 Mart operasyonu sonrasında gündeme gelen bu davanın siyasi bir motivasyonu olduğu, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden partinin başına geçebilmesi için kurgulandığı tartışılıyordu. Hatta CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atanmasının da bu hamlenin öncüsü olduğu düşünüldü uzunca süre. Gerçi CHP Genel Merkezi de bir tedbir alarak arada bir değil iki kurultay yaptı. Ama nihayetinde biliyoruz ki yine de ‘hukuk dışı’ ya da ‘mantık dışı’ görünen bir hat zorlanabilirdi. Şimdi bu tartışma sonlandı. Neden sizce? Bu, hukuka dönüşün bir tezahürü olabilir mi hakikaten?

Bir çiçekle bahar gelmiyor. Buradan söylediğiniz sonucu çıkarmak biraz naiflik olur, saflık olur. Bence Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve muhalefete yönelik baskı başka şekillerde devam edecek. ‘Mutlak butlan’ konusunu kapatan bu kararı ‘küçük bir taktik değişiklik’ diye yorumluyorum. Yeni taktiğin ne olduğunu ilerdeki gelişmeler ışığında okuyabiliriz. Ama bir çiçekle bahar gelmez.

-Yine de bahsettiğiniz taktik değişikliğine neyin neden olduğuna da bir bakmak gerekmez mi? Elimizde şöyle veriler var mesela; CHP’nin oy oranı düşmüyor, aksine 31 Mart 2024 seviyesine yakın bir yerde seyrediyor. Ayrıca muhalif seçmenin bu tür siyasi müdahalelere dönük tepkisi de sönümlenmiyor. Eylül ayında CHP il Başkanlığı’na kayyım ataması sırasında yaşananların hafızası taze. Cumhurbaşkanı Erdoğan, atılan adımların istenilen kamuoyunu oluşturmaya değil tam aksine hizmet ettiğini fark etmiş olabilir mi?

Cumhurbaşkanı kesinlikle durumun kendi çıkarına uyumayacağını görmüş bir şekilde. Bunu söyleyebiliriz. Gürsel Bey’in atanması durumunun neden oldukları ona bu fikri vermiş midir vermemiş midir bunu bilemiyorum. Ama bir şeylerin fikrini değiştirdiği aşikâr. Ama şu da oldu; bu konular Cumhuriyet Halk Partisi’ni epey bir oyaladı, zamanını ve enerjisini aldı. Belki de bu süreçte bu strateji kullanım süresini doldurdu. Belki de zaten baştan böyle planlanmıştı, onu bilemiyoruz.

-Burada işi CHP açısından daha çetrefilli hale getiren şey kuşkusuz Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrıydı. Her ne kadar ortaya çıkıp alenen söylememiş olsa da ‘mutlak butlan’ kararı çıkarsa hiç tereddüt etmeden iş başına gelmeyi kafasına koyduğunu yakın çevresi deşifre etti. Size asıl sormak istediğim de Kemal Bey’in tavrı ve stratejisi. Bunu sormak istiyorum çünkü siz İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı iken partiniz Altılı Masa’da Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemeyerek de olsa destekledi. O süreçte tanıdığınız kadarıyla Kılıçdaroğlu’nun yeniden bir çeşit kayyım olarak partisine dönme niyetinde olması sizi şaşırttı mı?

Beni hiç şaşırtmadı. Beni bu konuda asıl şaşırtan CHP’li arkadaşlarımızın kendileri. Hatırlayın, 2023 seçimlerine giderken Kemal Bey’i bir ‘demokrat dede’ olarak yere göğe koyamayanlar, bu son olayda onu “kötü, açgözlü, doyumsuz, düşüncesiz” bir insan olarak sundular. Kemal Bey o zaman da öyleydi, şimdi de böyle. Yani benim tanıdığım Kemal Bey bu zaten.

-Sizin tanıdığınız ve değişmediğini düşündüğünüz Kemal Bey nasıl biriydi ve nasıl kaldı? Kendi zaviyenizden nasıl tanımlıyorsunuz bu ‘hep aynı olma’ halini?

Kemal Bey kartlarını hep göğsüne çok yakın tutan, herkesi dinleyen ama asla fikrini belli etmeyen, çok hesaplı giden ama hep kendi çıkarını her şeyin üzerinde tutan bir insan. Bir de şunu görmemiz lazım; bu stratejisi onu buraya getiren şey. Yani başarılı olmuş. Yani geçmişten beri bir stratejisi var. Fikrini belli etmemek, gerçek fikrini saklamak, insanların zaaflarını biriktirmek ve insanları birbirine karşı kullanmak, her zaman bir alternatif bulundurmak…Kemal Bey akıllı bir siyasetçi. Ama maalesef 2023 kampanyasında sunulduğu gibi “Kusursuz bir dede, Cumhuriyet’i kurtarıp gelecek nesillere bırakacak, ihtirasların arınmış bir insan” değil. Tam tersi son derece ihtiraslı bir insan. Ben bu son olanlara da hiç şaşırmadım.

-Ve siz aslında Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik bu analizinizi de cumhurbaşkanı adaylığına itirazını da hiç gizlemediniz. Dahası 2-4 Mart krizinde, yani Meral Akşener’in masadan kalkıp sonra geri döndüğü o parantez sırasında, Kılıçdaroğlu’na vetonuzu çekmediniz. Bunu da 2023 seçimlerinden sonra Temmuz 2023’de X’te yaptığınız bir paylaşımda şöyle dile getirmiştiniz: “Kendi adıma, geride bıraktığımız seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına engel olamadığım için milletimizden samimi olarak özür diliyorum. Ve bu özrü, sadece seçimleri kaybettiğimiz için değil aynı zamanda Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı elde etmek ve seçimleri kazanmak için kullandığı yöntemlerle yeteri kadar mücadele edemediğim için diliyorum.” Nasıl bir mücadele vermiştiniz ki sonradan yeterli olmadığını düşündünüz?

Hatırlattığınız masadan kalkma krizinin ardından İYİ Parti Başkanlık Divanı’nda bir oylama yapıldı. O oylamada bir tek Rıdvan Uz ve ben ‘hayır’ oyu vermiştik. Dolayısıyla da Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek kararı oybirliğiyle değil oyçokluğuyla çıkmıştı.

-Dediniz ki; “Kemal Bey kartlarını hep göğsüne çok yakın tutan, herkesi dinleyen ama asla fikrini belli etmeyen, çok hesaplı giden ama hep kendi çıkarını her şeyin üzerinde tutan bir insan.” 2023’te adaylığına itiraz etmenizin nedeni böyle bir insan olması mıydı yoksa kazanamayacağını düşünmeniz miydi?

İkincisi. Çünkü siyasette en üst makamda olan insanların hep çok büyük ihtirasları, hırsları oluyor.

-Siyaset başka türlü yapılmıyor mu?

Yapanlar var ama zorlanıyorlar. Ama benim Kemal Bey’e benim karşı olmamın nedeni kendi ihtirası değildi. 2023 seçimleri Türkiye’de cehennemin kapılarının kapatılması ve yeni bir başlangıç yapmak için önemli bir fırsattı. Ve Kemal Bey’in kazanma şansı çok azdı. Ben kazanamayacağını gördüğüm için itiraz ediyordum. Ama Kemal Bey’in etrafındakiler çok az bir kazanma şansının olduğunu bile bile Kemal Bey’in adaylığını büyük bir baskı, tehdit ve şantajla zorladılar.

-Bu konu giderek komplo teorilerinin alanına giren bir muammaya dönüştü iki. Hatta bazıları işi, Kılıçdaroğlu’nun başından beri Adalet Kalkınma Partisi tarafından sürekli seçim kazanabilmek için CHP içine sokulan bir proje olduğunu ileri sürmeye kadar vardırdı. Halbuki siz diyorsunuz ki; “Kemal Bey’i o kafaya sokan bir kendi ihtirasları, iki yakın çevresi.”

Tabii benim bilmediğim şeyler olabilir, ben her şeyi bildiğimi iddia etmiyorum. Ama gözlemlediğim kadarıyla öncelikli olarak şahsı çıkarını düşünmesi kendisini o tarafa doğru ittirdi. Arkada başka bir şeyler de var mıydı? Ben şahit olduklarım üzerinden öyle bir çıkarımda bulunamıyorum. Ama “kesinlikle olmamıştır” diyecek bir bilgim de yok. Bence o tür şeylere fazla kafa yormamak lazım. Görünenler yeter.

-Madem eski defterlere girildi ve bir muhasebe yapıyorsunuz, Meral Akşener’in 2023 seçimlerindeki rolüne dair de bir değerlendirme yapmanızı isterim. Nitekim tam da bu yüzden İYİ Parti’den ayrıldınız. Biliyorsunuz, Kemal Bey’e atfedilenlere benzer pek çok komplo teorisi Akşener aleyhine de üretildi. Özellikle de Haziran 2025’te İletişim Başkanlığı’nın yayınladığı Erdoğan-Akşener fotoğrafı sonrasında Akşener’in başından beri Altılı Masa’daki ‘truva atı’ olduğu teorisi çok popüler oldu.

Ben Meral Hanım’ın seçimler konusunda art niyetli olduğunu düşünmüyorum. Ama o süreçte başarısız olduktan sonra çok ciddi hatalar yapıldığını düşünüyorum. Tabii ki o süreci yönetememesi ve seçimlerden başarısız çıkılması, bir siyasetçi için başarısızlıktır. Meral Hanım da eminim kendi içinde muhakemesini yapmıştır. Hatırlarsınız, Meral Hanım’ın Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklandığı 6 Mart akşamı verdiği fotoğraf durumu zaten anlatıyordu. Sonuçta Meral Hanım o mücadeleyi kaybetti. O mücadeleyi kaybetmesinin nedeni sadece hesap hataları mı? Tabii ki değil. Cumhuriyet Halk Partisi ile İYİ Parti'nin arasındaki ilişki, dengeli ve sağlıklı bir ilişki değildi.

-Tam olarak ne söylemeye çalışıyorsunuz? CHP neden ve nasıl üstünlük taslayabiliyordu?

Türkiye'de siyasetin finansmanı büyük ölçüde belediyeler üzerinden yapılıyor. O günkü ortamda delegelerin hepsi CHP’nin elindeydi. Dolayısıyla CHP’nin belediyeler kanalıyla İYİ Parti üzerinde belli bir gücü vardı. İYİ Parti’de ciddi bir delege kaynağı da yoktu. Bütün bunlar Meral Hanım’ın hareket serbestisini sınırlıyordu. Bunu, Meral Hanım bizimle hiç tartışmadı. Ama Meral Hanım’ın son kertede Kemal Bey’in adaylığına çok sert çıkamamasının nedeni o asimetrik ilişkiydi. Ama dediğim gibi bunu bizimle hiç konuşmadı. Bu benim şahsi kanaatim, spekülasyonum.

-Meral Akşener masadan ilk kalktığında, 2018’deki gibi kendi adaylığını ilan edeceğini düşünenler oldu. Halbuki benim duyumlarıma göre o kriz parantezi sırasında size de adaylık önermiş. Ersan Şen gibi siz de konuşulmuşunuz. Meral Hanım bunu Eylül 2023’te çıktığı Fatih Altaylı yayınında anlatmıştı.

Benim adaylığım konuşuldu, evet. Ama bu benim dışımda gelişen, çok da sağlıklı yürümeyen bir süreçti. Ben kesinlikle aday olmak istemedim.

-Neden istemediniz?

Çünkü iyi düşünülmüş, planlanmış ya da iyi tartılmış bir seçenek değildi. Aniden ortaya çıkan bir şeydi. Benim de o şartlarda böyle bir şeye soyunmam doğru olmazdı. Zaten çok iyi planlanmamış bir şekilde masadan kalkılmıştı, ertesi gün televizyonda Ersan Şen Meral Hanım’dan bir teklif aldığını söylemişti. Ondan bir gün önce de işte benimle ilgili konu gündeme gelmişti.

-Yani sıralama olarak önce size soruyor, sonra Ersan Şen’e. Öyle mi?

Yani tabii o zaman ben Sayın Genel Başkanı’mın ve benim adaylığımı düşünmüş onların teveccühünü büyük bir saygıyla karşıladım, teşekkür ettim. Ama benim aday olmamın........

© T24