menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İktidarın algıları yönlendirme kapasitesi yok oldu: Toplum, anlatılan İmamoğlu hikâyesine inanmadı

53 0
28.04.2025

Diğer

28 Nisan 2025

İktidarın yargı eliyle yürüttüğü İmamoğlu operasyonunun ardından 6 hafta geçti. Operasyonun sonuçlarını iki ayrı düzlemde gözlüyoruz; operasyonun ve ardından yaşananların siyasi sahnede ve aktörler arası pozisyonlarda ürettiği sonuçlar ve toplumsal alanda yarattığı ya da görünür kıldığı meseleler var.

Gelişmeler ve açıklamalardan anladığımız, operasyonun başlangıcı ve kapsamı konusunda iktidar ortakları arasında bir mutabakat yokmuş. Hem İmamoğlu operasyonunda hem de “Terörsüz Türkiye” şiarıyla yürüyen süreçte iktidar blokunu oluşturan aktörlerin farklı hareketleriyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.

İktidar koalisyonunun Erdoğan ve Ak Parti kanadı meseleyi kendi iktidarını sürdürme arzu ve niyeti üzerinden şekillendiriyor.

İktidarın ardındaki zihni koalisyonun diğer ortakları ise (MHP, milliyetçiler ve adlarını bilmediğimiz ama zihnen devletin bekası üzerinden meselelere bakan bazıları siyasetçi bazıları bürokrat, teknokrat insanlar ve sivil uzantıları) genel olarak meselelere devletin bekası, güvenlik, küresel ve bölgesel dinamiklere karşı devleti güçlendirmek üzerinden bakıyor. Yönetilemeyen sorunlar biriktikçe, ekonomik buhran sürdükçe, merkezileşmenin ürettiği keyfiliklerin çoğalttığı toplumsal hoşnutsuzluklar arttıkça bu kanat bazı hamlelerle iktidara yön vermeye çalışıyor.

Açılım meselesinin de böyle gündeme geldiğini sanıyorum. Bir yandan Öcalan’a Meclis’te konuşma çağrısı, diğer yandan kayyum atamaları gibi süreçteki çelişik görünümlü hamlelerin faillerinin iktidarın farklı ortakları olduğu anlaşılıyor. Öte yandan sürecin geldiği noktada da şimdilik ortaklar arasında bir uzlaşma olduğunu söylemek mümkün. Hele Sırrı Süreyya Önder’in sağlığı konusunda hükümet kanadının çabalarına, iktidar medyasının Önder haberlerinin tonlamalarına bakarak bu uzlaşmanın şimdilik sağlandığı görülüyor. Yine de son düzlükte, hukuki düzenlemeler yapma zorunluğu ve iktidarın hamle yapma gerekliliği doğduğu anda Erdoğan’ın ne yapacağını kestirmek şimdilik zor.

İmamoğlu operasyonu da böyle gelişti denebilir. Ahmak davası kararları onaylanırsa siyasi yasak kapsamına girecek, diploma iptali kararı onaylanırsa aday olamayacak İmamoğlu’na ve ekibine hoyratça operasyon çekildi. Üç koldan, üçü de yargı kararlarıyla İmamoğlu’nu sahneden indirme gayretine bakarak önümüzdeki seçimlerde İmamoğlu’nun şansının ne olduğunu, iktidarın İmamoğlu’na kaybetme ihtimalini satın aldığını anlamak mümkün.

İktidar kanadı operasyonun iki gerekçesini ve iki ayağını anlattı kamuoyuna, “kent uzlaşısı ve teröre destek” ile “yolsuzluk için örgüt oluşturmak”.

Bunca medya desteği, troller ve operasyonel haberler, sözcüler, anlatılara karşın toplum iktidarın anlattığı İmamoğlu hikayesine inanmadı. Uzun süredir zayıflamakta olduğunu gözlediğimiz, iktidarın toplumsal algıları yönetme, yönlendirme kapasitesinin İmamoğlu operasyonunda tümüyle yok olduğunu, çalışmadığını gördük.

Bunun birden fazla nedeni var. Birincisi iktidarın algıları yönetme konusundaki en büyük kapasite ve aygıtlarından olan medya üzerinden gündemi belirleme, siyasi alanı çerçeveleme politikalarının sözcülerinin, ekran yüzlerinin, köşe yazarlarının inandırıcılıklarını kaybetmiş olmaları. Kendileri ve iktidardaki destekçileri ne kadar farkındalar bilinmez ama sahiciliklerini yitirdiler. Habercilik ve yorumculuktan öte tutturdukları kutuplaştırıcı dil, bilim ve etik dışı pozisyonlar nedeniyle böyle. Analiz ve yorum yerine aktivistlik yaptıkları için böyle. Habercilik değil dedikoduculuk yaptıkları için böyle. Daha da önemlisi hemen tüm ekranlarda ve köşelerde aynı 30 kişinin, hemen her farklı olayda aynı kelimeler ve açıklamalarla Erdoğan yanlısı pozisyonlanmalarına toplum doydu. Daha da vahimi muhalif görünen çokça yazan konuşanın da........

© T24