menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kızılcık Şerbeti neden bitmiyor?

28 23
23.11.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

23 Kasım 2025

Farkında mısınız, Kızılcık Şerbeti bitmiyor. Bu dizinin bitmeyişi bugünün anlatı ekonomisinin en görünür semptomu. Hikâyeler artık bir akışa yatırım yapıyorlar, bir sona değil. Çünkü bugünün dünyasında bitiş, hem ekonomik hem estetik açıdan bir kayıp. Bir hikâyeyi sonlandırmak, onu tüketilebilir kılıyor; oysa akışa yaymak, onu sürekli geri dönen, yeniden üretilen, yeni mikro-çatışmalarla beslenen bir döngüye dönüştürüyor. Dijital çağda anlatı, sonuçtan çok süreklilik üzerinden değer kazanıyor. Bu yüzden diziler de romanlar da haber akışları da aynı mantığa yaslanıyor işte, sonu olan bir hikâye değil, sürekli genişleyen bir evren. Bir zamanlar anlatının gücü finale saklanırdı; bugün ise güç, finali geciktirme kapasitesinde.

Çocukluğumda bir şeyin bittiği açıkça söylenirdi bana. Oyun bitti. Tatil bitti. Yaz bitti. Akşam oldu. Bu cümle bir hayal kırıklığı taşırdı elbet ama tuhaf bir rahatlığı da beraberinde getirirdi. Çünkü oyun bittiğinde bilirdim ki artık ödev zamanı. Tatil bittiğinde okul başlardı. Yaz bittiğinde sonbahar gelirdi. Bir kayıp vardı ama onun tesellisi de vardı. Bitiş, acı verse bile, yön duygusu üretirdi. Zaman ilerlerdi ve bunu hissederdin. Biten şey yer açardı.

Bugünün rejimi süreklilik üzerine kurulu. Mark Fisher’ın söylediği gibi, artık sonu hayal etmek, felaketi hayal etmekten daha zor. Geleceksizlik hissi, bitişi de işlevsiz kılıyor. Bir şey bittiğinde ardından ne geleceği tahayyül edilemiyorsa, bitiş bir geçit değil, boşluk gibi algılanıyor. Bu yüzden bitirmeye cesaret edemiyoruz. Eskiden bitiş, dönüşümün ön koşuluydu. Ne var ki bugün bitişten kaçınmak bizi sürekli askıda tutan bir şimdiye hapsediyor. Byung-Chul Han’ın sözünü ettiği yorgunluk toplumu bu, tükenene kadar devam etmek, duramamak, kapanamamak, geri çekilememek. Bitiş aslında bir zayıflık değil ki, ama bugünün dili onu yenilgi gibi sunuyor.

Bence Kızılcık Şerbeti’nin bitmeyişi kolektif bir kapanamama halinin semptomu. Oyun bitmiyor çünkü başka bir oyunun başlayacağına dair inanç zayıflamış durumda. Perde inmiyor çünkü sahne gerisinde bir sahne tahayyülü yok.

Bölümler uzuyor, çatışmalar gevşiyor, karakterler aynı cümlenin etrafında dönüp dolaşıyor çünkü anlatının amacı tamamlanmak değil, sürmek. Dijital platformların sonsuz akış estetiği, televizyona da sirayet etmiş bir yapay zekâ ritmi gibi. Sürekli tekrar eden büyük küçük gerilimler, hızla tüketilen ama kalıcılık iddiası taşımayan cümleler, yüzeyde güçlü bir iddia, derinde boşluk, gimmick, yani hikâyenin özü yerine, cilasına yatırım yapılması, yüzeyde güçlü bir iddia gibi durduğu zaman bile derinde boşluk, anlam üretmeyen ama ışıltılı duran küçük gösteri anları. Rota her daim yeniden oluşturuluyor.

Bir dizinin söylediği şey çoğu zaman ilk birkaç bölümde........

© T24