Çınar Oskay, haber dergiciliğinin son yıllarını ve Tempo’yu anlattı: Eğlenceli, renkli, matrak günlerdi
Diğer
13 Temmuz 2025
Çınar Oskay
Türkiye, 2000’li yıllara geldiğinde, haber dergiciliği geleneği hızla düşüşe geçerek yerini internet yayıncılığına bırakmaya başladı. Coşkulu 90’lar geride kalmış değişen siyasi iklim, toplumu olduğu kadar medyayı da keskin çizgilerle ayrışmaya zorlamaya başlamıştı. Bu süreçle eşzamanlı olarak sosyal medyanın devreye girmesi, okur alışkanlıklarında köklü bir dönüşüm yarattı. Okur kimliği yerini içerik tüketen kullanıcı kimliğine bıraktı. Her şeye daha hızlı ulaşmak isteyen bu yeni kullanıcı, kendi fikirlerini teyit edecek kamplara yöneldi.
Çınar Oskay, Tempo dergisinin son yayın yönetmenlerinden biri olarak tam da bu zamanlarda derginin başına geçti. Ortada düşen satış rakamları, bir geleneğin ağırlığı ve zamanın ruhunun kaygan zemini vardı. Oskay, ilk olarak Avrupa’daki “info-elit” odaklı dergilerden ilham alarak Tempo’yu içerik ve estetik açıdan yeniledi. Ekonomik krizle gelen varoluşsal tehdide karşı ise Vanity Fair modelinden esinlenerek cesur bir format değişikliğine gitti. Aylık “şık” bir dergiye dönüşen Tempo, edebiyatla gazeteciliği harmanlayan uzun yazılar, sanatsal tasarımlar ve entelektüel çekicilikle kentli okuru yeniden yakalamayı başardı.
Oskay’ın Tempo deneyimi, bir derginin ve haber dergiciliğinin son yıllarının da hikâyesini anlatıyor. Çınar Oskay sorularımızı yanıtladı.
- Tempo’nun başına geçtiğinizde haber dergiciliği zor bir dönemden geçiyordu. O dönemde okurun beklentisi neydi ve dergiyi bu beklentilere nasıl uyarladınız?
Tempo’yu devraldığım dönemde (2007), Tempo, Aktüel, Haftalık gibi haftalık haber dergilerinin satış grafiği 15-20 binlere gerilemişti. Satışlar yıllardır düzenli olarak düşüyordu. Nokta gibi daha politik konumlanan dergiler, bazı siyasi dosyalarla büyük satışlara ulaşsa da bu kalıcı olamıyor, sıcak haber, haftalık periyottaki bir yayının taşıyıcısı olamıyordu. Tempo, Aktüel gibi dergilerin son yıllardaki çizgisi ise sanırım şöyle bir şeydi: Sosyal tabuları kaşıyan konular, sansasyonel, kışkırtıcı kapaklar, renkli bir içerik yelpazesi. 2000’lerin ortasına geldiğimizde, bu çizgi, dergileri 1990’lardaki gibi taşıyamıyordu. Biraz tekrara düşmüşler, okuyucu da buna biraz doymuş gibiydi. Haftalık olarak çıktığımız ilk iki-üç yıl, satışları muhafaza etmek, derginin etkisini artırmak için yayının kalitesini yükseltmeye, modernize etmeye karar verdik. Kıta Avrupası’nın haber dergilerini dikkatle incelerdim. Alman Focus, Der Spiegel, İtalyan L’Espresso, Fransız Le Nouvel Observateur gibi… Bu dergiler de kaliteli analize, açıklayıcı gazeteciliğe ve iyi sunuma yönelmişti. Anglosakson Time ve Newsweek ise haber odaklı modelde diretiyordu. (Sonraki yıllarda ABD’de bu dergilere, eski prestijlerinden yiyen “zombi yayınlar” yakıştırması yapılacaktı.) Ben Alman ortağımız Burda’nın Focus dergisini ziyaret etmiş, oradaki modeli yakından incelemiştim. Onlar “info-elit” diye bir kavram bulmuş, okuyucusuna böyle bir vaat sunuyordu. Bu arayışlar kaliteyi artırmamıza yardımcı oldu. Ama sonraki yıllarda şartlar, derginin formatını tamamen değiştirmemizi gerektirecekti.
- Tempo’nun yayın yönetmenliğini devraldığınızda, yalnızca bir dergiyi değil aynı zamanda bir geleneği de devralmış oldunuz. Sizce bir yayıncının görevi, geleneğe sadakat mi yoksa onu dönüştürmek mi? Bu ikilemde kendinizi nasıl konumlandırdınız?
Gelenek esastır. Bir yayının karakteri ve okuyucuyla kurduğu bağ demektir. Önemli olan bir yayının ruhuna, özüne sadık kalarak yenilikçi adımlar atmaktır. Zamanında tasarım bile çaktırmadan, hafif hafif yenilenirdi. Dergi bir yılda bambaşka bir görümüme kavuşur ama okuyucu fark etmez, yadırgamazdı. İdeali bu tür bir yenilenmedir. Meslekte sık başvurduğumuz tabirle söyleyeyim: “Bir derginin DNA’sıyla fazla oynamamak gerekir. Biz de iki-üç sene bunu yapmaya çalıştık. Ama ortada bir kriz, hayati bir tehlike varsa, daha sert adımlar atmak gerekiyor.
- Ne gibi?
2008 ekonomik krizi sonrası dergi grubu küçülmeye gidiyordu ve zarar eden yayınların çoğu gibi Tempo’nun kapatılacağı açıklandı. Travmatik bir haberdi. Amerika’da üniversite yıllarından yakın arkadaşım, İlhan Demiriz’e bir akşam Cihangir’de dert yanarken, çok sevdiğimiz........
© T24
